12 Aralık 2017 Salı

A.GILEAD: TRUMP, ORTADOĞU’DAKİ YENİ İTTİFAKA ZARAR VERMEMEK İÇİN KUDÜS KARARINI HEMEN VEREMEDİ



TRUMP, ORTADOĞU’DA ŞEKİLLENEN YENİ İTTİFAKA ZARAR VERMEMEK İÇİN KUDÜS KARARINI HEMEN VEREMEDİ

Amos Gilead (emekli tümgeneral, İsrail Savunma Bakanlığı Politika ve Siyasi-Askeri İşler Eski Direktörü)
Röportajı yapan: Barbara Opall-Rome (İsrail televizyonu i24 “Strictly Security” programı yapımcısı)
i24 televizyon kanalı, 10.12.2017

Deşifre ve tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Lütfen kaynak göstermeden tercümenin bir kısmını veya tamamını kullanmayınız, alıntılamayınız, yayınlamayınız

Birinci İntifada’nın 30. yıldönümündeyiz. Uzunca bir süredir donuk haldeki barış süreci ve hayati bir konu olan Kudüs üzerinden ABD’nin güvenilir bir arabulucu olup olmadığına dair ortaya çıkan yeni sorular dikkate alındığında, acaba önümüzdeki dönemde bir üçüncü intifadanın patlak verme ihtimali var mı?
Birinci İntifada tüm istihbarat servisleri için tam bir sürpriz olmuştu. Aldığımız ders şu oldu: Terör ve barış aynı anda olamaz, birlikte yaşayamazlar. Eğer terör yüzünden birçok İsrailli öldürülüp yaralanıyorsa ve İsrail bir av evine dönüştüyse ve bu terör Arafat’ın bir elinde barış bir elinde terörü taşıyabileceği algılamasından kaynaklanıyorsa… bu hatayı tekrarlamamız gerektiği sonucuna vardık.

Peki, üçüncü intifada beklentisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz şu anda Ortadoğu’da dramatik değişimlerin tam ortasındayız. Bir yanda stratejik İran tehdidi var, diğer yanda olumlu beklentiler. Şu an Sünni Arap dünyasının muhafazakâr yönetimleriyle gayriresmi bir ittifakımız mevcut. Benim ABD’ye eskiden beri tavsiyem, biz Arapları kültürel olarak Amerikan, İngiliz ve İsrail gibi birer demokrasi olmaya zorlayamayız. Bölgede istikrarı temel önceliğimiz yapmak zorundayız, bu en önemli şey. Arap krallıkların tamamı Arap Baharı’ndan ayakta kaldılar. Bu da demek oluyor ki bugün İsrail olarak biz, Sünni Arap ülkeleriyle ilişkilerimizi, güvenlik işbirliğini teşvik ve inşa etmeli ve pekiştirmeliyiz. Mısır, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve tüm Sünni Arap ülkeleri son derece önemliler. En önemli şey bu ülkelerin ABD tarafından yönlendirilmesi; ben buna pax-Americana (Amerikan barışı) diyorum. Bölgede Amerikan liderliğine bir alternatif yok.

Sünni Arap ülkeleriyle ilişkilerde bütün bu ilerlemeler, Mısır ve Ürdün’le daha sıkı ilişkiler Filistin kulvarındaki ilerlemelere bağlı değil mi?
Sayın Jared Kushner’in Saban Forum’da açıkladığı Başkan Trump’ın barış inisiyatifi şunu ortaya koyuyor: Trump yönetimi, ABD ve İsrail için daha evvel görülmedik şekilde uygun olan stratejik ortamı geliştirebilmek için barış sürecinin önemini kavramış durumda. Çünkü sadece güvenlik işbirliğine odaklanmak tek köklü ağaç gibidir. Ve tek köklü ağaç siyasi bir holokosta maruz kalabilir. Bu ABD için geçerli olmayabilir ama biz buna muhatap olabiliriz. Unutmayın, İran eskiden bizim en iyi dostumuzdu, şimdi en kötü düşmanımız. Türkiye’yle ilişkiler de değişti.

Geçen hafta Ürdün Kralı Abdullah Washington’daydı ve bu, Trump’ın başa geçtiği Ocak ayından beri onun dördüncü ziyaretiydi. İsrail’in herhangi bir tek taraflı adımının veya Beyaz Saray’ın Kudüs açıklamasının Filistin sokaklarında ve hatta kendi kraliyeti içinde şiddet olaylarına yol açacağı konusunda uyardı.
Bizim Ürdün’le stratejik güvenlik ve savunma işbirliğimizin amacı şu: Doğu sınırımızda Irak’la da sınır olan Ürdün, teröristler için sığınılacak güvenli bir limana dönüşebilir ve bu teröristler yüksek tepelerden sınırımızın içine sızabilir. İki taraf arasındaki işbirliği ve eşsiz kapasitelerimiz sayesinde bu engelleniyor. Her yıl iki ülke arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü’nden çok fazla sayıda insan geçiyor ve bu köprü Kudüs’e sadece 50 kilometre uzaklıkta. Son on yılda İsrail’de terör en düşük seviyesinde. Eğer ki Ürdün’de siyasi bir kargaşa baş gösterirse bu, işbirliğimizi sarsabilir ve hatta istikrarsızlaştırabilir. Başkan Trump Amerikan büyükelçiliğini Kudüs’e taşımaya kararlıydı ancak bu konu üzerinde öyle hemen nihai kararı veremedi, şu an Ortadoğu’da şekillenen yeni ittifaka zarar vermemek için…

Mısır konusunda Cumhurbaşkanı Sisi’yi bir “mucize” olarak nitelemiştiniz; Mısır yönetimi şu an İsrail’in en yüksek seviyeden güvenlik ortağı... İsrail olarak Sisi yönetimine Sina’daki bedevi teröristlerle mücadelede ilave nasıl destek verilebilir?
Cumhurbaşkanı Sisi’yi bir general olarak savunma bakanlığına atayan Müslüman Kardeşler’di. Mısır’da savunma bakanının dört yıldızlı generallerden olması şart. Onların nazarında Sisi’nin misyonu, Müslüman Kardeşler’in orduya girişini sağlamaktı. Mısır ordusu siyasi, iktisadi, toplumsal ve askeri bakımdan devasa bir kurumdur. Mısır’ın en önemli kurumudur, hatta Mısır devletinden çok daha güçlüdür.
Sisi, son anda vatansever bir duruş sergiledi ve Mısır’ı bu canavarlardan kurtarmaya karar verdi. Bunu da başardı. Çok tehlikeli bir işti, ama Sisi son derece cesurdu. Sisi’nin bütün hür dünyanın istikrarına katkısı inanılmaz büyük. Bütün bu olan biteni ABD “askeri darbe” olarak niteledi, ama bu hukuken oldukça olumsuz bir tabir. Ben yaşanana “devrim” diyorum. Sisi, Türkiye’deki Müslüman Kardeşler ile Mısır’daki Müslüman Kardeşler arasındaki ekseni bozdu. Böyle bir ekseni havsalanız alıyor mu? Müslüman Kardeşler’in tüm Ortadoğu’da bir hilafet kurmasını tasavvur edebiliyor musunuz? Şu an artık yoklar, hapisteler. Sisi, Sünni Arapları kurtardı; o sadece bir Mısır vatanseveri değil, yaptığı şeyle bölgeyi bir depremden kurtardı.

Suriye konusunda “Omletin yumurtaya dönüşmesi imkansızdır” demiştiniz ama Başkan Putin tam da bunu yapıyor gibi görünüyor.

Putin’in performansı profesyonel olarak oldukça etkili. Beşşar’ın Ortadoğu’da çöküşünden istifade etti. Ve şimdi de IŞİD çöküşte. Putin’e göre IŞİD var olmamalıydı, çünkü Rusya ve Moskova için doğrudan bir tehditti. Bu yüzden Esed’i destekleyip iktidarda kalmasını sağladı, insanlığa karşı suçlar işlemiş olmasına rağmen. Esed Suriye’nin başında kalmaya devam edecek. (…) Görevi bırakmayacak. Şu an Pers İmparatorluğunun yeniden ortaya çıkışına şahit oluyoruz; Lübnan’da Hizbullahistan’dan başlayıp Esed yönetimi altında Suriye’ye, Şii nüfuzu altındaki Irak’a kadar uzanan bir imparatorluk. Golan’daki varlıklarını artırmaya çalışıyorlar. Ruslar İran’ı stratejik ortak olarak görüyorlar. İsrail, İran varlığına karşı elinden gelenin en iyisini yapıyor ve liderlerimiz buna izin vermeyeceklerini haklı bir şekilde tekrarlayıp duruyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder