4 Eylül 2017 Pazartesi

K.FAHİM & M.RYAN: BAE’NİN ADIMLARI ABD’YLE İTTİFAKINA MEYDAN OKUYOR



BAE’NİN DÜŞMANLARINI AVLAMASI ABD’YLE İTTİFAKINA MEYDAN OKUYOR

Kareem Fahim (Washington Post’un Ortadoğu muhabiri) & Missy Ryan (Washington Post’ta Pentagon, milli güvenlik ve askeriyeyle ilgili konularda yazıyor)
Washington Post, 3.8.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

İki sene evvel Yemen’de o çirkin iç savaş patlak verdiğinde ve uluslararası alarm zilleri çaldığında ABD savaşan tarafları geri adım atmaları için uyardı. Ancak Amerikan çabalarının altı, ABD’nin Ortadoğu’daki en güvendiği müttefiklerinden biri olan BAE tarafından sessiz sedasız oyuldu.
Çatışmalarda ve hava saldırılarından yüzlerce insan hayatını kaybetmişti. Ancak ABD’nin de destek verdiği, Suudi Arabistan önderliğindeki askeri koalisyonun bir parçası olan BAE, ortaklarını, dönemin Amerikan Dışişleri Bakanı John F. Kerry’nin barış görüşmesi veyahut ateşkes çağrılarına direnmeye teşvik etti.
Kerry, [Z.T.K. Mart sonunda başlayan “Kararlılık Fırtınası” Harekâtının ikinci ayında] Mayıs 2015’te bölgeyi ziyaret ederken BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid en-Nahyan, Yemen Başbakanı’nı “[Amerikan] Dışişleri Bakanı’nın ikna edici bir hitabeti olduğundan Yemenliler buna karşı sıkı durmalı” diye uyardı. Washington Post’la paylaşılan BAE’nin sızdırılmış diplomatik e-posta yazışmalarındaki bir toplantı özetine göre, Veliaht Prens, Körfez’deki Arap ülkeleri de “pes edip teslim olmamalı” diye ekledi.
Toplantı, BAE’nin askeri güç kullanarak, diplomasiyle ve örtülü araçlarla müttefiklerini cesaretlendirerek ve rakiplerine karşı koyarak Ortadoğu’nun dört bir yanında nüfuz kurma arzusunu ima ediyordu. Yemen’deki rolü ve son dönemdeki diğer adımları, Washington’la onlarca yıllık askeri ilişkilerini zora sokarak ABD’yle arasında bir sürtüşmeye yol açtı.
BAE’nin çoktandır en önemli Amerikan askeri müttefiki konumuna yükselmiş olması, boyundan büyük heveslere girmesini ve bölgesel prestij/etki kazanmasını sağlayarak onu diğer Arap ülkelerinden ayrıştırmıştı. Trump yönetiminin “Önce Amerika” doktrini İran’a karşı daha saldırganca bir duruşa ve Arap Yarımadası’nda el-Kaide militanlarına karşı genişleyen bir mücadeleye evrilirken şimdilerde iki ülke, Başkan Trump’ın yönetimi altında ortaklıklarını çok daha fazla genişletmeye hazırlanıyor gibi görünüyor.
Savunma Bakanı Jim Mattis de dahil Amerikalı generaller, hayranlık besledikleri BAE’ye “Küçük Sparta” diyorlar ve bölgesel müttefiklerin ABD’nin omzundaki terörle mücadele yükünü nasıl hafifletebileceği konusunda onu tam bir model olarak görüyorlar.
Ancak geçen ay Amerikalı istihbarat yetkilileri, Katar hükümetinin [resmi haber ajansının] web sitesinin heklenmesini BAE’nin planladığını söylediğinde bu ittifaktaki gerginlikler de ön plana çıkmış oldu. Bu hekleme vakası, ABD’nin Körfez’deki müttefikleri arasında uzun zamandır var olan anlaşmazlıkları alevlendiren ve Beyaz Saray’ı nahoş bir arabulucu rolüne sokan bir adımdı.
BAE ile ABD menfaatleri, Amerikalı yetkililerin BAE’nin barış çabalarını sabote etmesinden yakındığı Libya konusunda da farklılaşıyor. Yemen’deki kanlı çatışma, BAE ve Körfez müttefiklerini desteklediğinden ABD’yi savaş suçlarına ortaklık ithamlarına maruz bırakıyor.
Eski bir Amerikalı üst düzey yetkili diyor ki “(…) BAE gibi bir ortağa sahip olmamız muhteşem, ama biz onlarla her konuda hemfikir değiliz.”

Heyecanlı bir yığınak
BAE’nin bağımsızlığını kazanmasından sadece 10 sene sonra 1981’de, daha sonraları Abu Dabi veliaht prensi olacak Muhammed bin Zayid en-Nahyan, petrol zengini monarşisinin askeri kapasitesini geliştirecek ve ülkesini küresel bir güce dönüştürecek şekilde Amerikan savaş uçakları satın alma gibi büyük ihtiraslarla Washington’a uçtu. Ama bunun yerine, “kendisinin komik bir duruma düşürüldüğünü hissetti”, eski bir Amerikalı diplomatın anlattığına göre. “Kimse BAE’yi bilmiyordu bile. Bu çocuk da kimdi böyle?”
Müteakip yıllarda BAE, 1991 Körfez Savaşı, Somali, Balkanlar ve Afganistan da dahil Batı destekli çatışmalara askeri birlikler yollamaya başladı [Z.T.K. Yerli nüfusu çok az olan ve zorunlu askerlik uygulamasını daha yeni 2014’te getiren BAE’nin ordusu ve polis teşkilatı, çoğunlukla yabancı Arap ve Pakistan asıllı paralı asker ve polislerden oluşmaktadır. Son dönemde ABD’nin Blackwater şirketiyle anlaşarak dünyanın dört bir yanından eğitimli savaşçı da kiralamaktadır.]. Şu an Emirlik, kendisine çok daha büyük bir askeri erişim sağlayacak şekilde Afrika’da bir dizi üsler kurmakta. [Z.T.K. BAE, 2017 Şubat’ında Somali’de “korsanlarla mücadele eğitimi” vermek için Somaliland bölgesinde bir üs kurma kararı aldı. Yine dünya deniz ticaretinin kilit noktalarından Babu’l-Mendeb Boğazı’nda Eritre ile Cibuti arasında bir Yemen toprağı olan Purim/Meyun volkanik adasına bir uçak pisti kuruyor. Yemen Cumhurbaşkanı Hadi, buradaki stratejik Socotra adasını da BAE’ye 100 yıllığına kiraya verdi. Ayrıca BAE, Eritre’de Assab limanında askeri yığınak yaptı.]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder