29 Haziran 2017 Perşembe

M.PERRY: DAMAT KUSHNER’İN AÇTIĞI ORTADOĞU KARMAŞASI TEMİZLENİYOR



ABD’DE TILLERSON VE MATTIS, DAMAT KUSHNER’İN AÇTIĞI ORTADOĞU KARMAŞASINI TEMİZLEMEYE ÇALIŞIYOR

Mark Perry (Askeriye, istihbarat ve dış politika uzmanı yazar; ekim ayında “Pentagon Savaşları” başlıklı kitabı piyasaya çıkacak)
The American Conservative”, 27.6.2017


Tercüme: Zahide Tuba Kor

NOT: Aşağıdaki gibi Katar'ın ABD için önemini vurgulayan makale sayısının oldukça az olduğunu, medyada genellikle İsrail-BAE-Suud-Mısır söylemlerinin, yani "teröre destek veren" Katar'ın bölge için ne denli bir "baş belası" olduğuna dair propagandaların tekrarlandığını belirtmek isterim. Bu bakımdan aşağıdaki yazı dikkat çekicidir.  


25 Mart 2011’de Katar Hava Kuvvetlerine bağlı bir Mirage 2000-5 savaş uçağı, isyancıları Libya diktatörü Muammer Kaddafi’den koruyacak uçuşa yasak bölgenin hayata geçirilmesine yardımcı olmak üzere Girit’teki Suda Hava Üssü’nden havalandı. Libya çatışmasında ABD’ye ilk yardım eden Körfez ülkesi Katar’dı.
Katar’ın operasyonları sembolik olmanın çok ötesindeydi. Katar ordusu Libyalı isyancıları eğitti, silah yolladı, çatışmalarda onların savaşçı birliklerine eşlik etti, isyancı komutanlarla NATO arasında bir bağlantı işlevi gördü, askeri komutanlarına özel eğitim verdi, çaresiz isyancı birlikleri tek bir kuvvet altında birleştirdi ve Trablus’ta Kaddafi’nin karargâhına nihai saldırıda isyancılara öncülük etti. Üst düzey bir Amerikalı askeri yetkili diyor ki “Biz hiç onların elinden tutmak zorunda kalmadık. Ne yaptıklarının bilincindelerdi.” Daha yalın bir ifadeyle, Libya’da ABD arkadan yönetirken önden yürüyen Katarlılardı.
Katar’ın [Libya] müdahalesi Pentagon’da hiçbir zaman unutulmadı. Savunma Bakanı James Mattis’in Doha’yı tecrit edip abluka uygulayan Suudi önderliğindeki koalisyon ile Katarlılar arasındaki kavgayı yatıştırmak için var gücüyle çalışmasının nedenlerinden biri işte tam da bu. Aslında Mattis, Suud’un bu son adımıyla şoke oldu. Üst düzey bir yetkili bana dedi ki “Onun [Mattis’in] ilk tepkisi şok geçirmekti, ikincisi de olan bitene inanamamaktı. Ona göre Suudiler gereksiz bir çatışmaya giriştiler, tam da Washington yönetiminin İran’a karşı Körfez’de ortak bir cephe etrafında herkesi buluşturduğunu düşündüğü bir vakitte.”
Suudiler Katar’a ablukayı ilan ettikleri sırada Mattis, Trump yönetiminin Transpasifik Ortaklığı ve Paris İklim Anlaşması’ndan çekilmesinden duyulan endişeleri hafifletmek maksadıyla Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’la birlikte Avustralya’nın Sidney şehrindeydi. (…)
Tillerson’ın problemi, yaptığı açıklamanın Donald Trump’ınkiyle çelişmesi (…)
Dışişleri Bakanı’nın yakın çalışma arkadaşlarından biri dedi ki Tillerson, sadece “Trump’ın [Twitter mesajıyla] gafil avlanmakla kalmadı”, aynı zamanda “Beyaz Saray’la Dışişleri Bakanlığı’nın hemfikir olmamasından dolayı da çileden çıktı”. Tillerson’ın yardımcıları bana dediler ki, Dışişleri Bakanı Tillerson, Trump’ın açıklamasını [Z.T.K. Katar konusundaki Twitter mesajlarını kastediyor] yazan kişinin aslında Trump’ın damadı Jared Kushner’in yakın dostu BAE’nin Washington Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe olduğuna tamamen ikna olmuş durumda. [Z.T.K. Büyükelçi Uteybe'nin sızan yazışmalarında Kushner'le ilişkisi de ortaya çıktı; bu konuya kısmen de olsa değinen yazıyı okumak için TIKLAYINIZ] Onun yakın çalışma arkadaşlarından biri şunu söyledi: “Rex’in düşünüp taşınarak vardığı sonuç şu oldu: Bu budala çocuk [Z.T.K. yani damat Kushner], kesinlikle Beyaz Saray aile çevresinde ikinci bir dış politika yürütüyor. Uteybe Jared’e bir fikir sunuyor, Jared de Trump’a. Bu ne karmaşa böyle!” Anlattığına göre, Trump’ın açıklaması Tillerson için bardağı taşıran son damla olmuş: “Rex’in artık iflahı kesildi. Tayin etmek istediği isimlerin hiçbirini onaylatamıyor ve [Beyaz Saray] dış politika baş danışmanı 36 yaşında bir çaylak olan [Z.T.K. damat Kushner’i kastediyor] Başkan’ın ardından [yapılanları] temizlemek için dünyayı dolaşıyor.”
Tillerson’a göre bundan çok daha vahimi, bir Beyaz Saray yetkilisinin iki açıklama arasındaki farklılığı basına izah etmek için “Dışişleri Bakanı’nınkini yok sayın” demesi. Beyaz Saray yetkilisi Washington Post’a şöyle demişti: “Tillerson’ın başlangıçta bir görüşü olabilir, ama Başkan’ın da bir fikri var ve aşikâr ki baskın çıkan Başkan’ınki.”
Belki de öyle değildir. Trump 9 Haziran’daki açıklamasıyla ABD’nin Suud’a ve BAE’ye yaklaştığı işaretini verirken Tillerson ve Mattis ise Katar’a yakın durmaktaydı. Görüştüğüm Amerikalı bir emekli askeri yetkili dedi ki “Her ne zaman Katarlılardan bir şey istesek hemen ‘tamam’ derler, ama Suudiler böyle değildir. Gerçekten de bu süreç Katarlıların Libya’da bize yardımlarıyla başladı; ama onunla da sınırlı kalmadı. IŞİD konusunda kesinlikle en iyisiydiler. Ama Suudiler baş belasından başka bir şey değildi, hele de Yemen’de. Yemen bir felakettir, bir yüktür. Ve şimdi de işte bu [kriz].”
Bu görüş Mattis ve Tillerson tarafından da paylaşılıyor. Trump’ın açıklamasından altı gün sonra Mattis, 36 adet F-15 savaş uçağı satış anlaşmasına imza koymak üzere Katarlı mevkidaşı Halid el-Atiyye ile bir araya geldi. 12 milyar dolarlık anlaşma üzerinde yıllardır zaten çalışılıyordu (…).
Mattis’in Katar’la silah anlaşmasını ilan ettiği gün Tillerson, Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde Müslüman Kardeşler’i terör örgütü olarak sınıflandırmanın yanlış olacağını söyledi ki bu, Katar karşıtı koalisyonun bu ülkeyi tecrit etmesinin temel nedenlerindendi. Tillerson “Müslüman Kardeşler’den unsurların hükümetlerin bir parçası olduğu ülkeler var” diyerek Türkiye ve Bahreyn’i parlamentolarında Müslüman Kardeşler unsurlarının bulunduğu ülkeler arasında zikretti. Bu “unsurlar” şiddeti ve terörü reddediyor diyerek şöyle devam etti: “Dolayısıyla Müslüman Kardeşleri bir bütün olan terör örgütü ilan etmek… takdir edersiniz ki (bölgedeki yönetimler)le ilişkilerimizi zora sokabilir.”
Katar’a yakın duruşlarının en önemli nedeni, harita okumayı bilen herkes için gayet açıktır. ABD Doha’nın güneybatısındaki 379. Hava Keşif Gücü’ne ev sahipliği yapan Udeyd Hava Üssü’nü kiraladı. ABD (ve Katarlılar), Irak’taki ve Suriye’deki IŞİD birliklerine karşı Udeyd’den savaş uçaklarını havalandırmakla kalmıyorlar, aynı zamanda bu üs bölgede İran’ın ihlallerine karşı ilk savunma hattı işlevi de görüyor. Daha da önemlisi Udeyd, sadece ABD’nin Körfez’deki müttefiklerini değil, aynı zamanda İsrail’i de koruyor ve olur da bir gün İsrail, İslam Cumhuriyeti’nin saldırısına uğrarsa İran’a karşı Amerikan savaş uçaklarının kalkacağı nokta burası olacaktır.
Çok daha önemlisi, Mattis’e göre, Suud-Katar kavgası sadece İran karşıtı koalisyonu parçalamakla kalmadı, Ortadoğu’nun jeopolitik haritasını da yeniden çizdi. Bu kavganın akabinde İran, Suud’un uyguladığı ablukayı hafifletmeye dönük adımlar atarken, Türkiye de Katar’a destek sözü verdi (ve Katar’ın egemenliğini korumak maksadıyla buradaki bir askeri üsse Türk askeri birliklerini konuşlandırdı).
Ortadoğu üzerine çalışan üst düzey bir Pentagon danışmanı bana dedi ki “Suudiler ve BAE’liler bize mütemadiyen İran’ı zayıflatmak istediklerini söylüyorlar, ama tam aksine [bu krizle] Tahran’ı güçlendirdiler.” Ona göre Suud’un adımları ters tepmiş durumda. Katarlılara gözdağı vermek yerine onları “İranlıların kucağına ittiler”. Sonuç endişe verici; filizlenen Türkiye-Katar-İran ittifakına Rusya da destek veriyor. Pentagon danışmanı şöyle devam etti: “Bu, öyle çıkıp da herkesin elini sıkabileceğimiz türden bir Körfez gürültü patırtısı değil sadece. Suudiler İranlılara bir hediye verdiler ve biz de dışarıdan olan biteni öylece seyrediyoruz.”

Yetkili başını salladı: “Dinle, ben tabii ki Mattis ve Tillerson’ın nereden geldiğini biliyorum. Demem o ki böyle dostlar düşman başına.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder