29 Haziran 2017 Perşembe

H.HAID: KÖRFEZ KRİZİ, SURİYE’DE İSYANCILARIN REKABETİNİ TETİKLİYOR



KÖRFEZ KRİZİ, SURİYE’DEKİ İSYANCILARIN REKABETİNİ NASIL TETİKLEYEBİLİR?

Haid Haid (Güvenlik politikaları, çatışma çözümü, Kürtler ve İslami hareketler konusunda uzman Suriyeli köşe yazarı ve araştırmacı; Chatham House üyesi)
Middle East Eye, 26.6.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Körfez’deki derin anlaşmazlık, muhalifler cephesindeki ihtilafları derinleştireceğinden ve Esed’e karşı askeri mücadeleyi engelleyeceğinden korkan Suriyeli isyancılar arasında endişe yaratıyor.
(…)
Ancak muhaliflere Körfez desteği zaten hiçbir zaman eşgüdüm içinde değildi. Katar-Suud nüfuz rekabeti gelişerek Suriyeli gruplar arasında bölünmeleri –ve hatta iç çatışmaları– tetiklemişti. Şu anda Körfez’de yaşanan derin çatlağın bu dinamikleri bir başka boyuta taşıma tehlikesi sözkonusu.


Eski rekabet
Geçtiğimiz altı yılı aşkın sürede Katar ve Suudi Arabistan, her grubun ideolojisine göre finansman sağlama kararıyla karmaşık Suriyeli muhalif gruplar ağını yönlendirdiler.
Katar finansmanının, Müslüman Kardeşler’le bağlantılı gruplardan tutun daha muhafazakâr Ahraru’ş-Şam’a kadar, büyük ölçüde İslamcı grupları destek olduğu düşünülüyor. Yine Doha, Suriye’de el-Kaide bağlantılı eski adıyla Nusra Cephesi grubuyla, yeni adıyla Tahriru’ş-Şam ittifakıyla bağlantıları olmakla suçlanıyor. Suudi Arabistan’ın ise daha ılımlı gruplara destek olduğuna inanılıyor.
Kısa süre evvel verdiği bir mülakatta Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad Bin Cabir es-Sani, Suud-Katar rekabetini kabul etti ancak buna farklı bir açıklama getirdi: “Belki de ilk kez size bir şey açıklayacağım: (2012 yılı gibi) Suriye’ye müdahil olmaya başladığımızda aslında Katar’ın bu cepheye önderlik etmesi konusunda bize yeşil ışık yakılmıştı. Çünkü o dönem Suudi Arabistan buna öncülük yapmak istemiyordu. Ama ondan sonra politikasında bir değişime gitti ve [şoför koltuğuna geçmeye niyetlenen] Suudi Arabistan, bizim arka koltukta oturmamızı istediğini de bildirmedi. Sonunda bir rekabet içinde bulduk kendimizi ki bu hiç de sağlıklı değildi.”

Taraf seçmek
Suriyeli muhalif gruplar, Körfez’de yaşanan derin çatlakta bir taraf tutmanın kendi aralarındaki bölünmeleri daha da genişletmesinden ve kapasitelerini sınırlamasından endişe ediyorlar.
Dolayısıyla krizin çok ciddi bir zarar vermeden dineceği ümidiyle tarafsız kalmaya çalışıyorlar. Çoğu grup, kamuoyuna taraflardan birini destekler bir açıklama yapmaktan şimdiye kadar kaçındı.
(…)
Ancak diğerleri, çatışma uzadıkça Suriyeli grupların olan biteni kenardan öylece izlemesinin zorlaşacağından endişeli.
(…)

İsyancıları zayıflatma
İsyancı gruplar, tıpkı Katar-Suud rekabetinin çoktandır Suriye’de güç mücadelelerinin ve iç çatışmaların fitilini ateşlediği gibi, Körfez’deki bu son çatışmanın da Suriye rejiminin ve Tahriru’ş-Şam ittifakının ekmeğine yağ sürecek şekilde yeni çatışma dalgalarını tetiklemesinden korkuyorlar.
Birçok isyancı grup, Tahriru’ş-Şam’ı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor. Nitekim bu ittifak güçlendikçe ve saflarına yeni yeni grupları kattıkça Amerikan hava saldırılarından daha iyi korunacak, diğer tüm isyancı gruplar üzerinde daha fazla nüfuz kuracak ve böylelikle bu grupların Batılı donörlerle işbirliği kabiliyetini sınırlandıracak.
Sadece geçen ay Şam’ın banliyölerinden Doğu Ğuta’da Suudi destekli Ceyşü’l-İslam ve Katar destekli Feylaku’r-Rahman grupları arasındaki çatışmalarda 95 kişi hayatın kaybetti. Bu olaylar, iki grup arasında bir yılı aşkın bir süredir devam eden ve rejim kuvvetlerinin bölge içinde ilerlemesini kolaylaştıran çatışmaların sonuncusu.
Hâlihazırda Suriye’deki yerel dinamikler, büyük çaplı bir iç çatışmanın eli kulağında olduğunu salık vermiyor. (…) ancak Doğu Ğuta’daki gibi çatışmalar yaşanmaya devam edecektir.
Üstelik bu gerginlik isyancı gruplar arasındaki işbirliğini engelleyerek düşmanın ekmeğine yağ sürecektir. Bunun bir kanıtı, rejim saldırılarına karşı Ceyşü’l-İslam’ın yardım talebini Feylaku’r-Rahman’ın reddettiği 20 Haziran’da yaşandı.
Midan internet sitesi siyaset editörü Ubeyde Amir dedi ki “Bu kriz, silahlı gruplar arasında doğrudan çatışmalara yol açmasa bile onları, rejime karşı ortak operasyonlarını olumsuz etkileyecek şekilde kendi içinde daha da bölüp parçalayacaktır. Yine bu, rakip Tahriru’ş-Şam ittifakına çok daha fazla manevra alanı sağlayıp güç kazandıracaktır.”

Kuzey-Güney bölünmesi
İsyancı grupların bölgesel destekçileri arasında coğrafi olarak net bir nüfuz alanı paylaşımı savaş boyunca hep vardı; Körfez’deki derin ihtilaf, bu coğrafi bölünmeleri daha da derinleştirecektir.
Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün, Suriye’nin güneyindeki isyancı grupları Ürdün’deki CIA’in harekât merkezi üzerinden destekliyor. Katar ise Körfez Krizi’nde Doha’ya güçlü bir şekilde destek çıkan ve Suriye’de benzer fikirdeki grupları desteklediğine inanılan Türkiye’yle birlikte kuzeydeki gruplara destek veriyor.
Suriyeli gazeteci Minhal Bariş diyor ki “Bu krizin coğrafi olarak Suriye’deki nüfuz bölgelerini güçlendirmesi muhtemeldir. Katar ile Türkiye’nin nüfuzu büyük ölçüde kuzeyle; Suud, BAE ve Ürdün’ün nüfuzu ise güneyle sınırlı kalacaktır.”
İsyancıların endişelerine ilave olarak, bu derin çatlak, Suriyeli Kürt güçleri Suud’a ve BAE’ye daha da yaklaşmaya sevk ediyor; bu gelişme, çatışma dinamiklerini iyice karmaşıklaştırabilir.
Haziran ayı başında sıradışı bir adımla bir Kürt yetkili, Suudi gazetesi er-Riyad’a verdiği bir mülakatta Katar’a karşı Suudi Arabistan’ı destekleyen açıklamalar yaptı. Bir hafta sonra aynı gazete, aynı açıklamaları dillendiren ikinci bir Kürt yetkiliyle röportaj yayınladı.
Sonuç olarak BAE’nin –ve belki de Suudilerin– Katar’ın müttefiki Türkiye’ye karşı baskı amacıyla kullanmak için –PKK’yla bağlantıları nedeniyle Ankara’nın tehdit olarak algıladığı– Suriyeli Kürtleri desteklediğine dair dedikodular yayılıyor.
Suriye çatışmasının aslında vekâlet savaşlarından ibaret olduğu dikkate alındığında, Körfez Krizi’nin isyancı gruplar arasındaki ilişkileri etkilemesi kaçınılmaz. Ama bu etkinin ölçüsü de derin ihtilafların ne kadar süreceğine ve nasıl sonlanacağına bağlı.

(…)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder