21 Haziran 2017 Çarşamba

D.IGNATIUS: ORTADOĞU’DAKİ KAVGALARI "BIRAKIN REX HALLETSİN”



ORTADOĞU’DA BİR KAVGA OLDUĞUNDA “BIRAKIN REX HALLETSİN”

David Ignatius (Washington Post gazetesi köşe yazarı, ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı)
Washington Post, 15.6.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

BAE ve Suudi Arabistan tarafından bir anda Katar’a uygulanan ambargo, Amerikan Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarını kızdırarak bu iki yakın Körfez müttefikine karşı ağır eleştiriler yapmalarına yol açtı.
Katar paniği, Trump yönetiminin dış politikasındaki iç işleyişe ilişkin çok ilginç bir pencere açtı. Zira bu, Trump ekibinin sessiz adamı Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın Başkan’ı başlangıçta izlediği yoldan geri adım atmaya ikna etmiş izlenimi verdiği ender vakalardan. Bir Beyaz Saray yetkilisinin deyimiyle “Bırakın meseleyi Rex halletsin”, en azından şimdilik.
Yetkililerin dediğine göre, 5 Haziran’da Katar’a karşı ilan edilen abluka, ABD’de birçok düzeyde bir sürprize yol açmış. Nitekim bu, net taleplerin veya çözüm yollarının olmadığı, karşı tarafa sorgusuz sualsiz yerine getirmesi için yapılan bir dayatmaydı. Zamanlaması da sıkıntılıydı/beceriksizceydi: Hem Başkan Trump’ın Riyad’da bölgesel bir zirveye katılmasının ve üstelik de Katar’ın burada kıymetli bir misafir gibi ağırlanmasının hemen ardından geldi hem de ABD’nin Rakka’dan İslam Devleti radikallerini temizleme harekâtının en son aşamasında patlak verdi.
Bazı Amerikalı üst düzey yetkililer, Katar’ı boykot planını, müttefikler arasında istenmedik sonuçlar doğurabilecek bir kan davasını tırmandıran ve İran’a ve diğer ortak hasımlara yaraması ihtimal dahilinde olan, iyi düşünülmemiş/yarım yamalak bir plan olarak görüyor. Savunma Bakanı Jim Mattis, ablukanın ABD’nin bölgedeki en önemli askeri merkezi olan Doha’nın güneyindeki el-Udeyd Hava Üssü’ndeki Amerikan operasyonlarını tehlikeye atabileceğinden korkuyor.
Washington’da görev yapan BAE Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe, ülkesinin bu adımını Amerikan Dışişleri ve Savunma Bakanlıklarının eleştirdiğini itiraf etti. Ama verdiği bir mülakatta, ABD’nin bu konuyu, “tansiyonun düşürülmesi gerektiği bir kriz” olarak değil, Katar’ın bölgedeki aşırıcılığa verdiği desteği azaltması için bir “fırsat” olarak görmesi gerektiğini savundu.
Uteybe, Katar’a sunulacak resmî talepler listesinin dört ana boykotçu olan Mısır, Bahreyn, Suud ve BAE arasındaki koordinasyon [Z.T.K. “koordinasyonsuzluk” veya “aralarında uzlaşamama” demek belki daha doğru olur!] nedeniyle henüz tamamlanmadığını söyledi. Katar’a verilecek mesaj şu olacak: “Bizim takımın bir parçası olmak istiyorsan, al sana yerine getirmen gereken [yükümlülükler] listesi”. Uteybe, taleplerin çoğunun, Katar’ın 2014 yılında verdiği komşu ülkelerdeki muhalif gruplara desteği azaltma sözüne odaklanacağını da sözlerine ekledi.
Abluka ilan edildiğinde Amerikan politikasında çok açık bir kopukluk/tutarsızlık vardı. 5 Haziran’da Avustralya’da Tillerson dedi ki “Tabii ki tarafların bir araya gelip farklılıkları üzerine eğilmelerini teşvik edeceğiz”. Tillerson bu Arap kan davasını iyice kızışmadan ve şiddete dönüşmeden yatıştırmak istedi.
Ancak Trump’ın yüreğinden geçen Suudilerin ve BAE’lilerin safında olmaktı. 6 Haziran’da attığı tweet şu şekildeydi: “Ortadoğu ziyaretimde bundan böyle radikal ideolojilerin finanse edilemeyeceğini söyledim. Liderler Katar’ı işaret etti, bakın!” Bu tarafsız bir yaklaşım sayılmaz. Daha geniş bir düzlemde Trump, -Washington’daki yetkililerden birinin anlattığına göre- ABD Ortadoğu ülkelerinin meselelerini çözmeye çalışmamalı, bunun yerine “doğal düzen işlemeli” inancında.
Ancak müteakip on gün içinde Trump, Tillerson’a bir çözüm için müzakere etme yetkisi verdi. Bu, kısmen, Tillerson’ın Körfez’de onlarca yıllık şahsi ilişkilerine Beyaz Saray’ın hürmetinin bir yansıması ve belki de aynı zamanda ExxonMobil eski CEO’sunun [Z.T.K. Tillerson’ı kastediyor] basından uzak durmasına minnettarlığın bir ifadesi.
Kriz derinleşirken Tillerson, 6 Haziran’da Yeni Zelanda’dan yaptığı bir açıklamada bölgedeki uzunca tecrübesine dikkat çekti: “15 yıldır Katar yönetimiyle iş tutmaktayım, dolayısıyla birbirimizi oldukça iyi tanıyoruz. Katar Emir’ini de onun [selefi olan] babasını da gayet iyi tanırım.” Tillerson, Suudi ve BAE liderliğini de benzer şekilde iyi tanır.
Savunma Bakanı Mattis’in endişesi, kısmen İslam Devleti’ne odaklanma arzusunun bir yansıması. Komutanlar, bir haftayı aşkın bir süre evvel başlayan Rakka’nın nihai fethinin beklenenden daha iyi geçtiğini söylüyor. Amerikan destekli saldırı gücü, yaklaşık %35-50 arasında bir oranın yerel Araplardan, kalanın ise Kürtlerden oluştuğu 40.000’i aşkın bir kuvvet. Suriye’nin doğusundaki birbirinden apayrı savaşçılarla –Ruslar, İranlılar, Türkler ve Suriye rejimi– kırılgan bir irtibat var. ABD, bölgesel kan davalarıyla işleri daha da karmaşıklaştırmak değil, “çatışma ihtimalini azaltmak” istiyor.
Çarşamba günü görüştüğüm Katar Savunma Bakanı Halid bin Muhammed el-Attiye bana dedi ki, önümüzdeki müzakerelerde Katarlı yetkililerin “egemenliğimizi tehlikeye atmayacak bir anlaşmaya varmak için manevra alanı olacak.”

Eğer ki bu gerçekleşirse Arap aile kavgası çözüm yoluna girer. “Bırakın meseleyi Rex halletsin” argümanı da diplomasinin henüz künhüne vâkıf olmayıp hala daha öğrenme aşamasında olan bir yönetimde giderek güçlenir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder