9 Nisan 2017 Pazar

F.SCHAAP: SURİYE’DE ESED’İN KONTROLÜ AŞINIYOR



SURİYE’DE SAVAŞ AĞALARININ ELİ GÜÇLENDİKÇE ESED’İN KONTROLÜ AŞINIYOR

Fritz Schaap (Beyrut’ta yaşayan Alman gazeteci. 2012 yılında CNN Gazetecilik Ödülünü aldı)
Der Spiegel, 8.3.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

(…)
(…) Haftalar evvel [Halep’in doğusundaki] bu bölge [rejim tarafından] geri alınır alınmaz daha önce motosiklet tamir ettiği dükkânına koşup gitmiş, ama artık her şey çok geçmiş. Birilerinin kilidi kurşun sıkarak kırıp içeri girdiğini hemen fark etmiş.
İçeride rejime bağlı bir milis kuvvetinden üniformalılar varmış. İçerideki bir motosikleti, Alman tamir takımlarını ve tüm yedek parçaları alıyorlarmış. İki silahlı adam kalaşnikoflarını göstermek suretiyle onu sessizce tehdit etmiş. Adamlar içeridekileri bir kamyonete doldururken dükkânını öylece bırakıp gitmekten başka şansı kalmamış.
Hikâyesini anlatırken diğer siviller de yanımıza gelip başlarını sallamaya başladılar. Bir bakkal dedi ki, milisler dükkânımı boşaltmaya başlamadan az evvel düzenli ordu askerleri bırakıp gittiler. Bir diğeri, milislerin nasıl gelip de kardeşini öldürdüğünü anlattı: Beş milis apartmanlarını zorla boşalttırmak için çıkageldiğinde yaralı olan kardeşi evde yataktaymış. Milisler apartmanı ele geçirmeden evvel “bunu dışarı çıkarın” diye emretmişler. “Kardeşim yürüyemiyor ama” diye itiraz etmesine kalmamış milislerden biri silahını çıkarıp kardeşini başından vurmuş. Ardından milisler apartmandaki bütün eşyaları yağmalamışlar.
(…)

Gerçek güç sahipleri
Aylardır Esed’in ordusu Suriye’de ilerlemeler kaydediyor. Ama aslında kaydettiği askeri başarıları, birliklerinin İran ve Rusya ile yerel Suriyeli milislerden büyük miktarlarda yardım almasına borçlu. Bu milisler, birçok bölgenin kontrolünü ele aldılar ve şimdi adam öldürme, yağmalama ve sivilleri tacizle meşguller. Onları hiç kimse durduramıyor, Esed’in kendisi bile. Aslına bakarsanız şu anda milisler, Suriye’nin cumhurbaşkanından bile çok daha güçlüler ve ülkenin gerçek güç sahiplerine dönüştüler.
2011 isyanından çok önce Esed, iktidarını ordunun ve istihbaratın en üst makamlarını dolduran Alevi mezhepdaşlarının sadakatine borçluydu. Ancak Aleviler nüfusun yalnızca %12-15’ini oluşturuyordu. 2012’de ordunun hızla çözülmesiyle birlikte Esed’in konumu zayıfladı; on binlerce asker ordudan firar etti, askerlik vakti gelenler silahaltına girmedi ve çatışmalara girenlerin de çoğu hayatını kaybetti. Eylül 2015’te Ruslar savaş girerken Suriye ordusunda aktif görev yapmaya elverişli asker sayısı, Washington’daki Ortadoğu Enstitüsü’nden Charles Lister’a göre, sadece ve sadece 6.000 idi. Lister bu veriyi Rus yetkililerin gizli beyanlarına dayandırıyor.
Düzenli birliklerini koruyabilmek için rejim, şeytanla pazarlığa girmek zorunda kalarak, kendisine sadık silahlıların kendi milis kuvvetlerini kurmasına izin verdi. Kaçakçılık şebekelerinin veya suç çetelerinin liderleri, bulundukları bölgenin en önemli kişilerine dönüştüler ve ardından Esed’e sadakatleri karşılığında iş imparatorluklarını hiçbir engelle karşılaşmadan gittikçe büyüttüler. En büyük iki milis kuvveti, Lazkiye merkezli Çöl Şahinleri ve Hama merkezli Kaplan Kuvvetleri olup silahlı milislerinin sayısı 3000 ila 6000. Ayrıca rejim yanlısı yüzlerce küçük milis grubu var.
Ekmek, yakıt, ilaç… Ülkenin her yerinde mal kıtlığı var. Bu malların dağıtımını kontrol edenler epeyce iyi kazançlar sağlıyor ve parayı daha fazla silah almak ve daha fazla savaşçı devşirmekte kullanıyorlar. Sonuç olarak savaş ağaları şehirlerde ve tüm bölgelerde devletin güvenlik kuvvetlerinin yerini alıyorlar.
Suriye ordusu askere adam toplamak için çaresizce hapishanelere el atarken savaşçılar ise milis kuvvetlerine kendi özgür iradeleriyle katılıyorlar. Nihayetinde bazıları, milis kuvvetlerine katılmakla –ordudaki askerlere kıyasla– üç kat daha fazla maaş alıyorlar; çok daha özgürce hareket edebilmeleri de cabası. Mesela kontrol noktalarında haraç alabiliyorlar, istedikleri gibi uyuşturucu satabiliyorlar, yakıt kaçakçılığı yapabiliyorlar ve fethedilen köyleri ve ilçeleri yağmalayabiliyorlar.

Fethedilen bölgeleri elde tutmak
Her halükarda Esed onlara bağımlı. Rus birlikleriyle destekli rejim askerleri, 2016’nın Aralık’ında Halep’in doğusunu ele geçirdiklerinde Suriye askerleri TV kameraları önünde pozlar verdiler. Ama asıl savaşı yürütenler, İran’ın komutası altındaki Iraklı, Afgan ve Lübnanlı paralı askerler ile –silahlar sustuğunda bölgeyi elinde tutan– rejim yanlısı milislerdi. Yazının girişinde anlattığımız yağma ve talanı yapan da işte onlardı.
Rejimin kontrolündeki topraklar, bugün artık isyancı kontrolündeki bölgelere benziyor: küçük parçalara bölünmüş ve ittifakların sürekli değiştiği bölgeler… Birbirine rakip yüzlerce grup, toprakların kontrolünü ele almış durumda, savaştan kazanç sağlıyorlar ve korku pompalayarak kontrolü ellerinde tutuyorlar.
Hama bu yerlerden biri; savaş ağalarının adeta Eldorado’su [efsanevi fırsatlar şehri].  1982’de Hafız Esed’e sadık birliklerin isyanı vahşice bastırdığı ve üç hafta içinde 10.000’i aşkın insanı katlettikleri şehir, bugünlerde Kaplan Kuvvetleri’nin kurulduğu yer. Korku duyulan hava kuvvetleri gizli servisinden yetkililerin, yerel aşiret ağalarının ve sabıkalıların gevşek bir ağı niteliğinde. Alevi bir subayın çevresinde bir araya geldiler ve Hama’daki rejim karşıtı isyanın daha 2011’de bastırılmasına yardımcı oldular. Şimdi bu milis kuvveti Suriye’nin birçok bölgesinde üslere ve ağlara sahip.
Hama’daki alt komutanlardan en önemli ikisi, meşhur bir sabıkalı olan Ali Şelli ve aslan besleyen Talal Dakkak. Dakkak’ın hayvanlarını beslemek için kurbanlarını kullanmaktan zevk aldığı söyleniyor. Her ikisi de keyfi olarak adam kaçırıyor, hırsızlık ve petrol ve benzin kaçakçılığı yapıyor, hatta Esed ordusunun resmiyette savaştığı İslam Devleti’ne bu petrol ve benzini satıyor.
Mesela 2016 yazında bir ordu birliği yakıt dolu birçok tankeri durdurdu. İslam Devleti birliklerine doğru gittiği aşikâr olan bu konvoy Dakkak adına çalışıyordu. Askerler Dakkak’ın intikam almasından korkarak tankerlere el koymaya cesaret edemediler ve yakıtları, Kaplan Kuvvetleriyle iş tutan, yerel hava kuvvetleri gizli servisine teslim ettiler. Tankerlerin tekrardan yola koyulması pek de fazla vakit almadı.

Düşmanlarına yardım etmekten mutlu
Nihayetinde Esed’in cephe hatlarında milislerin yardımına ihtiyacı var. Bu milislerin serveti ve gücü karşısında onlara karşı durabilmesi çok zor; zaten bunu yapmadı da. Şubat ayı başında Halep’te bir kez daha kıtlık baş gösterdi ve acil gerekli olan ilaçlar tükenmekteydi. Esed’in kontrolündeki Halep’e giden tek erişim yolunu tutarak buradan haraç alan Şelli’nin milisleri, şehre giden tıbbi malzemelere yeniden satıp kâr elde etmek için el koydular.
Eğer işin sonunda para kazanmak varsa milis lideri Şelli, düşmanlarına dahi seve seve yardım eder: Suriye ordusunun gizli servisine ait 5 Mayıs 2015 tarihli bir belge, Şelli’nin isyancı gruplara nasıl silah sağladığının ayrıntılarını veriyor. Bu belgenin sızdırılması hiç de tesadüf olmasa gerek; zira ordu gizli servisi ile hava kuvvetleri gizili servisi ve müttefiki Kaplan Kuvvetleri arasında çok keskin bir güç ve para rekabeti var.
İşte bunlar Esed’in savaşını yürüten adamlar.
Esed’in kontrolündeki bir köyde yaşayan doktor ve eşi, Der Spiegel’le konuşmak için kullandıkları akıllı telefondan sesleri titreyerek şunları anlattılar: “Köyümüze geldiler. Üniformalı adamlar bir kadının evine zorla girdiler. Ellerini bağladılar, parasını çaldılar ve sonra da eşinin geri kalan paraları nerede sakladığını itiraf ettirene kadar ona işkence yaptılar. Adamlar saklı parayı alıp kayıplara karıştılar.”
Ardından eşi şöyle devam etti: “İki gün evvel burada bir tüccarı kaçırdılar.” Önceki haftalarda da arkadaşlarının otoyolda milislerin düzmece kontrol noktasında soyulduğunu anlattı. (…)
Çiftçiler ürünleriyle bu tür kontrol noktalarından geçmek isterlerse haraç ödemek zorundalar. Eğer ödemezlerse bütün ürünlerine el konabilir. Birçok köyde halk savunma birlikleri kurulmuş ve yağmacı milisleri korkutup kaçırtmak için geceleri devriye geziyorlar. Doktorun anlattığına göre iki milis lideri arasında görev paylaşımı da yapılmış: Adam kaçırmaların ekseriyeti Talal Dakkak’ın marifeti, kaçakçılık ise daha ziyade Ali Şelli’nin görevi.
[Z.T.K. Suriye’de insan kaçırma o kadar yaygın ki aileler başkent Şam’da bile çocuklarını, özellikle de kız çocuklarını kaçırılır korkusuyla okula yollayamıyorlar.]

Fiyaskoyla sonuçlanmak
Ordu veya askeri istihbarat servisi zaman zaman savaş ağalarını burnunu sürtmeye çalıştı. Ama bu tür kalkışmalar hep birer fiyaskoyla sonuçlandı. 2016 Mart’ında Esed birlikleri, kuzeydeki güçlü bir milis grubunun Hristiyan liderini tutukladı. Ancak takipçileri şiddetli bir protestoya başlayınca serbest bırakıldı.
Esed’in Hama’daki Baas Partisi başkanı Hüseyin Dayub, “Evet, problemlerimiz var” dedi ve (…) milislerin kontrol noktaları kurup haraç aldıklarını itiraf etti. Kaçakçılığın ve adam kaçırmanın da bir problem olduğunu söyledi; ama bunların arkasında kimlerin olduğunu bilmediğini de ekledi.
Teoride Dayub iktidar partisinin yerel teşkilatının başı olarak güçlü bir adam. Ancak o bile milislerin, yani Hama’nın gerçek yöneticilerinin gözünden düşmekten korkuyor. Uzaklardaki Şam’da Suriye’nin Uzlaşma Bakanı Der Spiegel’e dedi ki “Rejim bu problemin farkında ama durdurabilecek gücü yok.”
Hama merkezli Kaplan Kuvvetleri’nin kaçakçılık ve güç savaşındaki baş rakiplerini [yani Çöl Şahinleri’ni] Alevilerin merkezi konumundaki Lazkiye’de bulabilirsiniz. (…) Muhammed Cabir’e ait şehrin güneyindeki çelik fabrikasında bir zamanlar inşaatlarda kullanılan tablalı kirişler üretilirken şimdilerde roketler lehimleniyor ve kamyonetler zırhla kaplanıyor. Burası Çöl Şahinleri’nin üslerinden ve silah fabrikalarından biri.
(…)

Şükran Belgesi
(…)

Hırsızlıktan savaş ağalığına
Muhammed Cabir ve kardeşi başlangıçta kaçakçılıktan zengin oldu. Çelik sanayisine milyonlarca Suriye lirasını yatırmadan evvel 1990’larda Irak’tan ülkeye gizlice petrol kaçırmaya başladılar. 2011’de Suriye İç Savaşı başladığında ve Esed rejimi uluslararası ambargolarla tecrit edildiğinde ülkede fena halde ihtiyaç duyulan petrol ve yakıt temini için Cabir kardeşlerden Irak’taki kaçakçılık irtibatlarını kullanması istendi.
Çöl boyunca direksiyon sallayan tanker konvoylarını korumak için Cabir kardeşler yüzlerce eski askeri ve sabıkalıyı işe aldı. Esed, 2013 Ağustos’unda imzaladığı bir kararnameyle özel sektördeki iş adamlarının kendi güvenlik kuvvetlerini kurmasına izin verdi ve böylelikle hırsızların rejim lehine savaş ağası olmasının önünü açtı.
Ancak Cabir diyor ki, “Ne güç ne de para umurumda, ikisine de yeterince sahibim. Tek istediğim, yüce Cumhurbaşkanımız Beşşar Esed’e yardım etmek. Zaten savaş bittiğinde silahları bırakacağım.” Cabir daha sonra şunu da ekliyor: “Eğer izin verilirse biz ülkenin %60’tan fazlasını kontrol edebiliriz.”
Rusların milislere yaklaşımı pragmatik: Duruma göre yerel savaş ağalarına silah ve madalya veriliyor, Rus subaylarla selfiler çekiliyor. Ama özel sohbetlerde Rus generaller, ordunun şok edici halinden ve milislerden yakınıyorlar.
Eğer ki savaş ağaları daha da güçlenirse kısa bir süre sonra Esed, etrafı haydut ve kaçakçı zümresiyle kuşatılmış bir bostan korkuluğunun bir tık üstüne dönüşecek. Milisler de siyasi nüfuz kazanıyor: Geçen yaz yapılan parlamento seçimlerinde eski yönetici zümreden adaylar geçmişteki kadar başarı sağlayamamış, savaş ağalarıyla bağlantılı adaylar zaferle çıkmıştı.
Suriye’deki seçimler tabii ki seçmenlerin iradesini yansıtmıyor. Yansıttıkları tek şey, kimin kendi adaylarını seçtirmeye kâdir olduğu. Sıklıkla söylenen şu: Esed ürkütücü olabilir, ama ülkede geriye kalan son devlet otoritesi. Ancak milislerin gücü, Esed’in otoritesini çok önceleri kaybettiğinin bir göstergesi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder