5 Şubat 2017 Pazar

T.G.ASH: TRUMP'LA YENİ BİR KÜRESEL ÇATIŞMA ÇAĞI



TRUMP BAŞKANLIĞINDA YENİ BİR KÜRESEL ÇATIŞMA ÇAĞINA GİRİYORUZ

Timothy Garton Ash (Tarihçi, siyaset üzerine yazılar kaleme alan the Guardian gazetesi köşe yazarı)
The Guardian, 21.1.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Donald Trump’ın Beyaz Saray’a gelişi daha geniş bir olgunun yansıması: yeni bir milliyetçilik çağı. Trump; Rusya’nın Vladimir Putin’i, Hindistan’ın Narendra Modi’si, Çin’in Xi Jinping’i, Türkiye’nin Recep Tayyip Erdoğan’ı ve dünyanın farklı yerlerinde diğer bir dizi milliyetçi liderler kervanına katıldı.
Britanya Başbakanı Theresa May’i milliyetçi olarak nitelemek hakkaniyetle bağdaşmasa da onun zorlu bir Brexit’ten yana olduğunu ilanı, İngiliz milliyetçiliğinin Britanya sağı üzerindeki baskısının bir yansıması olup diğer milliyetçilikleri de cesaretlendirecektir. Şüphesiz milliyetçilikler çağı yeni değil. Ancak tam da daha evvel tecrübe ettiğimiz için bunun çoğunlukla büyük ümitlerle başlayıp gözyaşlarıyla sonuçlandığını biliyoruz.
(…)
Karşılıklı olarak birbirini pekiştiren milliyetçilikler dünyası, Batı’nın hem nispi gücünü hem de iç bütünlüğünü Atlantik’in her iki kanadında aşındıran bir olgu. ABD’nin Avrupa’ya yönelik NATO güvenlik garantisinin caydırıcı etkisinin altı bizzat Washington tarafından oyulmakta.
Bu arada Suriye’de kuşkulu bir anlaşma için Rusya, Türkiye ve İran liderlerinin şaşırtıcı bir araya gelişine şahit olduk. Erdoğan destekçisi Türk yorumcular, masada ABD’nin de Avrupa’nın da bulunmayışının zevkini çıkardılar.
Üç liderin el sıkışırkenki fotoğrafına baktığımda, David Low’un Eylül 1939 tarihli o meşhur karikatürünü hatırladım. Karikatürde ölü bir askerin başucunda Hitler “Ayak takımı herhalde” ve Stalin “İşçilerin kanlı katili olmalı” derken şapkalarını çıkarıp eğilerek birbirlerini selamlıyordu.
Hitler’i çok fazla zikrettiğinizde abartıya düşme riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Bugün karşılıklı bağımlılık ve liberal uluslararası düzen 1930’lara kıyasla çok daha yoğun. Tam da bu yüzden Leninci ulusalcı Xi Jinping, Davos’ta serbest küresel ekonominin savunuculuğuna soyundu. Zira o gayet iyi biliyor ki ülkesinin iktisadi performansı ve rejiminin istikrarı buna bağlı.
Bu ülkelerin temsilcilerinin uluslararası ilişkilerden bahsetme şekli, birçok bakımdan, herkesin kendi milli menfaatlerinin peşinden koştuğu 19. yüzyıl egemen büyük güçler dünyasını hatırlatıyor. (…)
Ancak tabiatı gereği milliyetçilikler er ya da geç birbirleriyle çatışmaya meyyaldir. Dolayısıyla Başbakan May’in Britanya’nın Avrupa ortak pazarından ayrılması ısrarı, onu –İskoçya’nın AB ve tek ortak pazar içinde kalmak istediğini referandumda ortaya koyan– İskoç milliyetçiliğiyle karşı karşıya getiriyor. Üstelik 21. yüzyıl milliyetçilikleri; Bismarck, Disraeli ve Rus Çarını dehşete düşürecek türden yüksek basınçlı bir 7/24 medya ilgisi ve kamuoyu denetimi ortamında hayat buluyor. Putin ve Xi gibi otoriter liderler dahi güçlüklerle baş etmek zorundalar.
Muhtemel çatışmaların en ciddisi Çin ile ABD arasında cereyan edecektir. Senato onay sürecinde Trump’ın yeni Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Çin’in Güney Çin Denizi’nde yapay ada inşası programını Rusya’nın Kırım’ı ilhakına benzetti ve yeni yönetimin Pekin’e “Bu adalara hâkim olmanıza izin verilmeyecek” diyeceğini söyledi.
(…)
Kısmen bu, büyük güçlerin birbirleriyle ve üçüncü taraflarla aşina olunduk türden bir nüfuz rekabeti dansı. Ancak Güney veya Doğu Çin Denizlerinde tarafların havada veya denizde kazara karşı karşıya gelme riski hiç de yabana atılmamalı. (…)
İşte bu noktada Trump’ın fevri, külhanbeyi ve narsist karakteri bir yük olarak ortaya çıkabilir. Diğer taraftan karakteri daha dengeli olan Xi, meşruiyetini Çin’in parti-devletinin lideri olarak “Çin rüyası”na (yani Çin’i yeniden büyük güç yapmaya) o kadar çok bağladı ki, geri adım atmaması noktasında baskı altında kalabilir. Sebep ister psikolojik ister siyasi isterse her ikisi birden olsun, sözde güçlü adamlar çoğunlukla zayıflık göstermeye tahammül edemezler.
Hayır, ben bir üçüncü dünya savaşı öngörmüyorum. Ama Küba Füze Krizi’nin bir 21. yüzyıl versiyonu niçin olmasın? Bu, son derece mümkün. O halde illüzyonu bırakalım. Davos’un büyülü dağlarının zirvesinde, Trump’ın iyi konuşan sözcüsü Anthony Scaramucci her şeyin güzel olacağına bizi ikna etmeye çalışıyor. Diyor ki “Dünyanın küreselleşmesinin yolu Amerikalı işçilerden geçiyor ve Trump’ın ‘yıkıcı değişimi’ ‘hayatlarımızı olumlu yönde’ etkileyecek.”

Kendinizi enayi yerine koydurup da kanmayın. Önümüzdeki birkaç yılda tehlikeli ve engebeli bir yola giriyoruz; buna hazırlansak iyi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder