5 Şubat 2017 Pazar

P.D.MILLER: 3.DÜNYA SAVAŞI LİTVANYA’DA BAŞLAYABİLİR



ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI LİTVANYA’DA BAŞLAYABİLİR

Paul D. Miller (Washington D.C.’deki Milli Savunma Üniversitesi uluslararası güvenlik çalışmalarında yardımcı doçent. George W. Bush ve Barack Obama’nın başkanlıkları sırasında Milli Güvenlik Konseyi’nde Afganistan direktörü olarak görev yaptı)
Foreign Policy, 16.11.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Bundan tam dört sene evvel Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edeceğini öngörmüştüm. Yeni öngörüm ise sırada Baltıkların olduğu ve bunun yeni başkan seçilen Donald Trump’ın ilk ve en büyük imtihanı olacağı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in net bir hedefi ve büyük bir stratejisi var. Ama bu, en realistlerin algılayabildiği bir şey değil. Realistlerin bazılarına göre Putin, özünde rasyonel ve savunmacı hedeflerle hareket ediyor; bu çerçevede NATO’nun yayılmasını bir tehdit olarak algıladı ve artık onu geri püskürtüyor. Yani Batı, kendi nüfuz alanını Rusya’ya rağmen genişletti ve şimdi de Moskova misillemede bulunuyor. İşte bu nedenle John Mearsheimer’a göre “Ukrayna Krizi Batı’nın Suçu”.
En akademik realist analize göre ise bu bir saçmalık. Putin soğuk, rasyonel şahsi menfaat hesaplarıyla hareket etmiyor; zira hiçbir insan böyle değildir. (…) Bizler kendi ideolojimizin veya dini anlayışımızın şekillendirdiği ve tanımladığı şahsi menfaat algılamamızla hareket ederiz.
Putin, Rus milliyeti ve tarihî yazgısı nedeniyle yakın çevrede hegemonya kurmanın Rus güvenliği için elzem olduğu kanaatinde. Putin (ve belki çok daha fazla onun iç halkası) öyle salt bir milliyetçi değil. Kremlin, Rus milliyetçiliğinin din, kader ve Mesih inancıyla demlenmiş özel bir formuyla hareket ediyor. Buna göre Rusya, Ortodoks Hıristiyanlığın muhafızı olup bu inancı koruma ve yayma misyonuna sahip.
Gerçek anlamda rasyonel bir Rusya, NATO’nun ve AB’nin yayılmasını bir tehdit olarak görmez; (…). Ancak dünyayı Rus dini milliyetçiliği objektifinden gören Putin ve diğer Ruslar için Batı, yozlaşması ve küreselliği nedeniyle tabiatı gereği bir tehdit.
(…) Bu yüzden Putin’in büyük stratejisi NATO’nun dağılmasını gerektiriyor. Özellikle de ortak güvenlik garantilerine vurgu yapan NATO Antlaşması’nın 5. maddesini anlamsız kılmaya çalışıyor.
Putin, NATO’nun inandırıcılığını çoktan aşındırmayı başardı bile. (…)
(…)
Hâlihazırda Putin, Rus yayılmacılığını sürdürmek için Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana Rusya’nın en lehine olan uluslararası ortama sahip. Avrupa’nın birliği çatlamış durumda. NATO üyeleri ortak güvenlik paktının değerini sorguluyor. Ve yeni Amerikan başkanı Trump, açıkça Rusya taraftarı olup Moskova’nın sorumsuzca davranışlarını mazur görmeye hazır.
Putin’in bir sonraki adımı, öncekilerden [Z.T.K. yani NATO üyesi olmayan ama üyelik sürecine girmeye çalışan Ukrayna ve Gürcistan’dakinden] çok daha tehlikeli görünüyor. Zira bu defa doğrudan NATO üyesi olan Baltıklara yönelmesi muhtemel. [Rusya ile NATO arasındaki] Uluslararası sınıra öyle büyük çaplı üniformalı Rus askerleri yollamayacak (…).
Bunun yerine Putin, muhtemelen önümüzdeki iki yıl içinde, inkâr edilebilir vekiller kullanarak muğlâk bir askerî krizi kışkırtacak. Rusça konuşan Litvanyalıların veya Estonyalıların (ki her iki ülke nüfusunun da dörtte birini oluşturuyorlar) isyan etmeleri ihtimal dâhilinde; zulüm gördükleri iddiasıyla “uluslararası koruma” talep ederek hakları için protestoya başlayabilirler. Bu durumda iyi silahlanmış ve iyi eğitilmiş “Baltık Ruslarının Kurtuluşu İçin Halk Cephesi” şüpheli bir şekilde ortaya çıkacaktır. Birkaç üst düzey suikast ve bombalama Baltıkları iç savaşın eşiğine getirecektir. Düşük düzeyli bir silahlı isyan ortaya çıkabilecektir.
Rusya bütün BM Güvenlik Konseyi kararlarını veto edecek, ama barışı koruma gücü olarak kendi tek taraflı hizmetini devreye sokacaktır. NATO toplanacaktır. Polonya, Baltıkların Rus saldırısına maruz kaldığı ve Rus saldırganlığına karşı ortak savunmayı içeren NATO Antlaşması’nın 5. Maddesi’nin uygulanması çağrısının başını çekecektir. Almanlar ve Fransızlar buna şiddetle direnecektir. Herkesin gözü, ittifak lideri olan Amerika’nın ne yöne meyledeceğine dikkat kesilecektir.
Eğer ki İttifak 5. Madde’ye başvurmazsa NATO’nun ortak güvenlik garantisi işlevsel olarak anlamsızlaşacaktır. İttifak üyeleri, gelecekte Rusya’ya karşı kendi savunmalarını güvence altına alma noktasında NATO Antlaşması’na olan inançlarını yitirecektir. Jeopolitik saat 1939’lara geri saracaktır. Bazı Doğu Avrupa ülkeleri Rusya’nın peşine takılmayı tercih edebilir. Başta Polonya olmak üzere diğerleri ise tepeden tırnağa silahlanmaya başlayacaktır. Putin’in çatlamış bir Batı ve Avrupa’da bir açık alan hayali gerçekleşecektir.

Ama eğer ki İttifak 5. Madde’ye başvurursa bu da Batı’nın Rusya’ya savaş ilanı anlamına gelecektir. Ve işte o an, Trump Litvanya’yı savunmanın Üçüncü Dünya Savaşı riskini almaya değip değmeyeceği kararını almak zorunda kalacaktır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder