4 Şubat 2017 Cumartesi

A.QURESHI: KATAR-RUS ENERJİ ANLAŞMASI SURİYE’DE BARIŞA YOL AÇABİLİR



KATAR-RUS ENERJİ ANLAŞMASI SURİYE’DE BARIŞA YOL AÇABİLİR

Aurangzeb Qureshi (Enerji jeopolitiği, Pakistan ve Ortadoğu’daki toplumsal meseleler üzerine yazan siyaset uzmanı)
Middle East Eye, 21.12.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Katar Yatırım İdaresi (KYİ) ve Glencore şirketi, kısa süre evvel Rusya’nın en büyük petrol şirketi Rosneft’in %19,5’lik hissesini 11,5 milyar dolara satın alarak yaptırımlarla beli bükülmüş vaziyetteki Rus ekonomisine o çok ihtiyaç duyduğu parayı sağladı.
Katar’ın devlet kurumu olan Yatırım İdaresi, acaba niçin kendisini Rusya’nın riskli piyasasına girmek zorunda hissetti ve Rus Devlet Başkanı Putin’in ABD karşısında siyasi zafer iddiasında bulunmasına yardım etti?
KYİ daha evvel Rus piyasasına girmiş olsa da ilk defa yatırım fonu Putin’in iç petrol halkasına girmeye çalıştı. Rus resmi basın organı Pravda, KYİ’nin bir Rus şirketiyle yer değiştirebileceğini belirterek Katar’ın varlığını tamamıyla reddetti.
Bu ihtimal sözkonusu dahi olsa Katar’ın aynı zamanda Glencore şirketinin çoğunluk hisselerini elinde bulundurması kozlarını artırıyor. Rusya’yla bir çeşit diplomatik uzlaşının eli kulağında olabilir. Zira Esed yönetiminin sözünü sakınmayan muhaliflerinden biri olan Katar, artık Esed’in Suriye’nin geleceğinde var olabileceğini fark etmeye başladı.

Diplomatik taviz mi?
Katar’ın dış politikası değişim dönemlerinde pragmatikleşir. Katar Emiri Hamad bin Halife es-Sani 2013’te sürpriz bir şekilde tahtını oğlu Tamim’e bırakmıştı. Her ne kadar bu devir teslim biraz vakitsiz gerçekleşmiş olsa da iki meseleyi çözmüştü.
Birincisi, 1995’te kendi babasını devirerek tahta geçen ve artık yaşlanmakta olan Emirin yerine kimin geçeceği sorusunu ortadan kaldırmış oldu.
İkincisi ve daha önemlisi, ülkenin aynı zamanda hem başbakanı hem de Yatırım İdaresi başkanı olan Katar’ın güçlü Dışişleri Bakanı Hamad bin Casim bin Cabir es-Sani’nin görevine son verilmesini sağladı.
Hamad bin Casim, sadece yönetimde kritik mevkileri elinde tutmakla kalmamış, aynı zamanda –nicelerinin algılamasına göre aşırı saldırgan, her işe karışan ve Afgan Taliban’ından Müslüman Kardeşler’e kadar düşman gruplar için bir platforma dönüşen– Bismarkvari dış politikasıyla Körfez’deki komşularını usandırmıştı.
Her ne kadar es-Sani, Körfez’deki komşularından bağımsız bir dış politika takip etmiş olsa da (ki bunun böylece devam etmesi muhtemeldir) Arap Baharı sonrası dönemde daha fazla sitemin/azarın önüne geçmek için bir dengeleme çağrısı elzemdi.
Halep’in geri alınmasıyla Suriye rejimi, büyük ölçüde, jeopolitik çıkarlarını korumaya kendini adamış Rusya-İran-Hizbullah ekseni sayesinde yenilginin eşiğinden dönmüşe benziyor.
Katar, Esed rejiminin ve dolayısıyla Rusya’nın vekil hükümetinin lafını sakınmaz bir muhalifiydi. Artık Katar, Körfez ile Rus çıkarları arasında bir denge kurmak suretiyle sahada vazgeçilmez bir oyuncu olarak kalmak için Suriye krizindeki pozisyonunu gözden geçirmek zorunda.

Trump etkisi
Amerikan başkanı seçilen Trump’ın kısa süre evvel Exxon şirketinin başı olan Rex Tillerson’ı yeni dışişleri bakanı olarak atayacağını duyurması Trump’ın (…) Putin’le yakın ilişkilerini doğruladı. Exxon’un CEO’su olmadan evvel şirketin Rusya’daki faaliyetlerini idare eden Tillerson’ın hem Putin’le hem de Rosneft’in başkanı Igor Seçin’le yakın ilişkileri sözkonusu.
Katar’a göre Rus-Amerikan iyi ilişkileri sadece iktisadi değil aynı zamanda (…) siyasi fırsatlar da sunacaktır. Rusya’nın petrol sektörüne 11 milyar dolar aşılamak, bunun bir yolu olup Katar muhtemelen bu şekilde Moskova’da nüfuz elde edebilecektir. 
Bu anlaşma Katar’ın Ortadoğu’daki diğer önemli oyuncularla ilişkilerini de etkileyebilir. Daha da ilginç olan, Katar anlaşmasının hemen ardından İtalyan petrol ve doğalgaz devi Eni, son on yılda Akdeniz’de keşfedilmiş en büyük doğalgaz sahası olan Mısır’ın Zuhr sahasından %30’luk hisseyi Rosneft’e satmayı kabul etti. Bu da demek oluyor ki artık Katar, Mısır doğalgaz sahasına da dolaylı yoldan erişime sahip.
Ve bu Mısır’ın başında, Trump’ın seçim zaferini kutlayan ve aynı zamanda Rusya’nın BM’ye sunduğu Halep’le ilgili karar taslağını destekleyen –bu yüzden Suudi Arabistan’ın Mısır’a petrol yardımını askıya aldığı– Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi bulunuyor.
Katar ile Mısır arasındaki gerginliklerin, en son örneğini İslam Devleti’nin bir kiliseye düzenlediği saldırıdan Kahire’nin Katar’ı suçlamasında gördüğümüz üzere, hala daha içten içe kaynadığına hiç şüphe yok. Buna rağmen dış dinamiklerin değişimi dikkate alındığında, Katar’ın iş dünyasındaki adımları, filizlenen Rus-Amerikan-Mısır hattına dolaylı da olsa yerleşme çabasının bir göstergesi sayılabilir.
ABD’nin muhtemelen Ortadoğu’dan çekilmesiyle ve göründüğü kadarıyla yerini Rusya’nın almasıyla birlikte Katar’ın müttefikliği çok büyük bir değer olmasa da bir kazanca dönüşecektir.

Enerji çıkarları
Siyasi farklılıklarına rağmen, gerek Rusya gerekse Katar, dünyanın iki büyük enerji üreticisi ve ihracatçısı ve Doğalgaz İhracatçısı Ülkeler Forumunun önde gelen üyeleri olarak birbirine bağımlılar. Yine her ikisinin de tarihsel olarak aralarında rekabete yol açan, Avrupa piyasasına doğalgaz arzını sürdürmek gibi bir çıkarı var.
Her ne kadar Rusya, Ukrayna’ya bağlanan yaygın boru hattı ağlarıyla Avrupa’da kilit bir oyuncu olarak kalacaksa da, zaman içinde Avrupa LNG ithalatını Norveç, ABD ve Katar üzerinden daha da çeşitlendirecek. Rusya bu ihtimalin farkında ve yüzünü Asya’ya dönerek, en son 2014’te Çin’le yaptığı 400 milyar dolarlık doğalgaz boru hattı anlaşmasıyla kendi piyasalarını çeşitlendirmeye çalışıyor.
Katar’ın Avrupa piyasasına iyice girmekten vazgeçmesi mümkün değil. Ancak Suriye’nin geleceğine ilişkin masada bir yer edinme karşılığında boru hattı entrikalarından feragat edecek olması anlaşılamaz değil.

İş ve siyaset her zaman birbirine karışmaz ve çoğunlukla her biri kendi sahasıyla iştigal eder. Katar ve Rusya örneğinde ise Suriye’deki tehlikeler, bu tür bir düşünceye kıymet vermeyi gerektirecek kadar yüksek olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder