9 Ocak 2017 Pazartesi

BAŞYAZI: ÖZGÜRLÜKLERE BASKI TÜRKİYE’Yİ BARIŞA YÖNELTMEYECEK



ÖZGÜRLÜKLERE BASKI ERDOĞAN’IN SORUNLU TÜRKİYE’SİNİ BARIŞA YÖNELTMEYECEK

Independent başyazı
Independent, 1.1.2017

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Kanlı bir yılbaşının gelişi, bütün Ortadoğu ülkelerinin 2017’de istikrarsızlaşmasının ivme kazanacağını akıllara getiriyor. Suriye İç Savaşı’nda kırılgan bir ateşkes –mezarlıkların barışı- sözkonusu olabilir. Ancak son birkaç senedir, yakın dönem tarihinde hayal dahi edilemeyecek şekilde bütün ulusların parçalanmasına ve yıkımına şahit olunuyor.
Domino taşları gibi Irak, Libya, Suriye ve Yemen büyük sıkıntılara maruz kaldı ve yaralılar, sevdiklerini kaybedenler ve evsizlerle korkunç bir insani bedel ödenmeye devam ediyor. Mısır iflasın eşiğinde asılı duruyor. Ve şimdi de bölgesel bir süper güç ve NATO üyesi olan ve uzun zamandır bu acımasız destanda kurbandan çok oyun kurucu olduğu düşünülen Türkiye, şiddetin altında eziliyor.
Bu şiddet dalgası, kaygı verici bir şekilde çeşitli güçler tarafından tetikleniyor: İslamcı radikaller, Kürt ayrılıkçılar, acemice kalkışılan askeri darbenin ardındaki laik güçler ve Cumhurbaşkanı Erdoğan rejiminin daha acımasız unsurları. Osmanlı’nın yüzyıl evvel çöküşünden bu yana Türkiye’nin birlik-bütünlüğü ve geleceği hiç bu denli kırılgan hale gelmemiş, gücü hiç bu kadar belirgin şekilde zayıflamamıştı. Bu, hem bölge hem Avrupa hem de dünya için kötü bir haber.
Düşük yoğunluklu terör Türkiye’de neredeyse bir norm halini aldı. Neredeyse her ay gelişigüzel veya siyasal hedefi olan bir saldırı meydana geliyor;  düğünleri, havalimanlarını, askeri konvoyları, partiye gidenleri, Rus büyükelçisini ve son olarak ülkenin en meşhur gece kulübünü hedef alan saldırılar…
Buna karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her zamanki tepkisi, sivil özgürlükleri ve meşru siyasi muhalifleri daha da ezmek, polis teşkilatı ve diğer devlet kurumlarında tasfiyeye gitmek oldu. Bu, şimdiye kadar işe yaramadı ve bundan sonra da yarayamaz, hele de Türkiye’nin dış ve güvenlik politikaları bu denli kafa karıştırıcı ve değişken iken.
Bazen ülke Rusya’yla savaşın eşiğinde gibi görünüyor; ama bir de bakıyorsunuz ki iki ülke neredeyse Suriyeli sivillerin canları pahasına IŞİD’i bastırmak gibi bir büyük ortak çıkar etrafında buluşuyor ve böylelikle Rusya ile Türkiye’nin arabuluculuğunda son ateşkes gündeme geliyor. Askeri destek için ABD’ye bel bağlıyor; ama darbe kalkışmasından sorumlu tutulan muhalif lider Fethullah Gülen’i topraklarında barındırdığı için fırça çekiyor. En tehlikeli akılsızlığı ise Kürtlere karşı kullanışlı bir güç gibi göründüğü sürece IŞİD’i görmezden gelmesiydi. Daha evvel Türk hükümeti, Esed yönetimine önce destekçi, ardından karşı oldu. El-Kaide’yle çeşitli bağlantıları bulunan Nusra Cephesi’ne karşı ne yapması gerektiğine, tıpkı Batı gibi, hiçbir zaman tam anlamıyla emin olamadı.
Bunların hiçbiri Türkiye’ye veya Sayın Erdoğan’a pek bir fayda sağlamadı. Ama hepsi de Türk hükümetinin ülkenin karşı karşıya olduğu tehditlerin doğasını ve büyüklüğünü anlamakta başarısız olduğu gerçeğini açığa vurdu.
Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkına dönük meşru arzusuyla karşılıklı mutabakata dayalı düzgün bir uzlaşmaya varılmazsa Kürt meselesi çözülemeyecek. Türkiye’nin güney sınırı boyunca fiili bir Kürt anavatanı ve çok etnili bir siyasi yapı, Irak’ın kuzeyindeki özerk bölgede ve Suriye’nin kuzeyindeki federal Rojova bölgesinde çoktan kurulmuş durumda. Türkiye Kürt milliyetçiliğine karşı kendisini güvence altına almak için artık Saddam ve Esed’e bel bağlayamaz.
Tabii ki Kürtlerle siyasi bir anlaşma Türkiye’deki birçokları için kabul edilemez ve bu, Kürt bölgesinin kopuşu ve Türkiye’nin toprak bütünlüğünün bozulması anlamına gelebilir. Ama bölgedeki mevcut şiddet ve zulüm eğiliminin kaçınılmaz sonucu olarak bu, her halükarda yaşanabilir.
Türkiye, -eğer ki kendisine yönelik en az ölümcül tehditleri, mesela Kürt tehdidini etkisiz hale getirmezse- üniter, laik, demokratik devletin çöküşü ihtimaliyle yüz yüze kalacaktır. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetimi altında, Kremlin’deki yeni dostuyla ortaklık içinde, bu bir ümitsiz vakaya benziyor; yılın en ümit dolu bu ilk anlarında bile.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder