9 Ocak 2017 Pazartesi

A.AKİDİ: HALEP’İ NİÇİN KAYBETTİK?



HALEP’İ NİÇİN KAYBETTİK?

Abdulcebbar el-Akidi (Kasım 2013’e kadar Halep’teki Özgür Suriye Ordusu komutanı ve sözcüsü; çatışmalar başlamadan evvel Suriye ordusunda albaydı)
CNN, 16.12.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

2012 yazında Özgür Suriye Ordusu, sayıları 500’e varmayan silahlı birlikleriyle, sadece bir hafta içinde Halep’teki 70 mahallenin kontrolünü ele geçirdi. Ramazan ayıydı; şehir sakinleri oruçlarımızı açmamız için bize yiyecek ve içecek veriyordu.
Şehir sakinlerini acımazsızca bir bastırma harekâtından korumak maksadıyla Halep’i Esed yönetiminin birliklerinden kurtardık. Para pul, iktidar veya kontrol gibi bir derdimiz hiç yoktu. Tek isteğimiz halkımızın onuru ve özgürlüğü için savaş vermekti.
Bu bir Odise destanıydı. Daha dört ay evvel şehir içindeki uyuyan hücrelerle koordinasyona girmiştik. İşte bu yüzden devrimciler kenar mahallelerden Halep’e girdiğinde şehir fiilen rejimin kontrolünden çıktı.
İnsanlar bir yıl kadar hep hasret kaldığı özgürlüğün tadını çıkardı. Her gün rejime karşı protestolar yaşanıyordu. Koordinasyon komiteleri, yerel bir konsey ve belediyeler şehri yönetmeye koyuldu.
Ancak 2013 sonundan itibaren durum değişmeye başladı ve Halep’i çeşitli nedenlerle kaybetmeye başladık.
Birincisi, IŞİD faktörü. Bu grup başlangıçta bizimle aynı safta çarpıştı; ancak daha sonra sırtımızdan vurarak bize karşı bir savaş başlattı. Mare, Atareb, Azez, Tel Rifat, el-Bab ve Cerablus’tan Halep’e koşup da rejime karşı bizimle birlikte savaş vermiş devrimciler, bu defa IŞİD’in istilasından korumak amacıyla kendi köy ve ilçelerine geri dönmek zorunda kaldılar.
Bir yandan Halep’te rejime karşı kazanımlarımızı korumaya çalışırken, diğer yandan şehrin çevresindeki kenar mahallelerde IŞİD’le şiddetli çatışmalar yaşadık. Bu sırada Halep çatışmalarını yönetmiş savaşçıların çoğu ya kaçırıldı ya da suikasta uğradı. Diğerleri suikast korkusuyla Türkiye’ye kaçmak zorunda kaldı. IŞİD’le savaşımız hala devam ediyor. IŞİD’çilerin arkalarında bıraktıkları bubi tuzakları yüzünden hala Halep’in kenar mahallelerinde her gün insanlar ölmeye devam ediyor.
Eşzamanlı olarak kendimizi, yarı özerk Kürt kantonlarını birleştirmek amacıyla IŞİD’den kurtardığımız bölgeleri ele geçirmeyi elzem gören Kürt silahlı grubu PKK’nın Suriye kolu YPG’yle çatışırken bulduk.
Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi de dengelerin rejim lehine dönmesinde tamamlayıcı bir rol oynadı. Ruslar topyekûn bir imha politikası benimseyerek savaşçıların herhangi bir yerde saklanmasını önlemek amacıyla Halep’in doğusunda her yeri yakıp yıktı. Ruslar, dünyada kullanımı yasaklanmış olanlar da dâhil her türlü ağır silahı kullandı.
Rejim, Rusların yardımıyla ciddi bir ilerleme kaydetti; karada Hizbullah ve diğer Şii milislerin tam desteğini aldı. Esed, müttefiklerinden yoğun ve sürekli destek alırken muhalif savaşçıların aldığı mali ve askeri destek ise fiiliyatta bizi böldü. ABD ve bölgedeki müttefikleri, farklı tür desteklerle farklı gruplara arka çıktılar ve bu da isyancılar arasında bölünmüşlüğe ve iç çatışmalara yol açtı. Ayrıca daha en başta Esed’in ordusundan ayrılmış üst düzey subayları bir kenara itme çabası söz konusuydu.
Geçen sene savaşta yardımcı olmak üzere ben bizzat Halep’e geri dönmeye çalıştım; ama hiçbir yer bulamadım. Bana ne bir teçhizat ne de yetki verildi. Kendisine destek verilenler ise –her ne kadar davaya kendilerini adamış insanlar olsalar da- hiçbir askeri tecrübeleri yoktu. Şu anda Halep’teki savaşçıların hiçbirisi nitelikli ordu mensubu değil.
Bizim Esed’i yenmemizi ABD’nin de müttefiklerinin de gerçek anlamda hiç umursamadıkları kanaatindeyim. Onlar sadece savaşın olduğu gibi uzayıp gitmesiyle ilgileniyorlardı. Yoksa başka hangi sebeple tecrübeli subaylar safdışı bırakılır ki? Benim aklıma mantıklı başka hiçbir gerekçe gelmiyor.
Esed’in sadık müttefiklerinden aldığı tam desteğin yanı sıra zikretmeye değer bir boyut daha var: Geçen seneden beri rejim, Deraa ve Şam’ın banliyöleri de dâhil ülkenin diğer kesimlerindeki muhalif gruplarla uzlaşma girişimlerine başladı. Güneydeki çatışma bölgelerinin dondurulması sayesinde rejim bütün insan gücüyle Halep’e odaklanabildi.
İşte bütün bu faktörler bana göre bugün geldiğimiz noktaya yol açtı. Ama ben hiç de pişman değilim. Yaptığımla, Halep çatışmalarındaki liderliğimle gurur duyuyorum. Bunun bir başka yolu yoktu.
Savaş bitmedi; zira özgürlük ağacı ancak kanla yeşerebilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder