6 Aralık 2016 Salı

M.DORAN: OBAMA ORTADOĞU’DA EISENHOWER’IN HATALARINI TEKRARLIYOR



OBAMA ORTADOĞU’DA EISENHOWER’IN HATALARINI TEKRARLIYOR

Michael Doran (Hudson Enstitüsü kıdemli uzmanı ve eski Beyaz Saray Ortadoğu danışmanı; “Ike’s Gamble: America’s Rise to Dominance in the Middle East” kitabının yazarı)
Los Angeles Times, 28.10.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Son beş yıldır Amerikan Başkanı Barack Obama, Moskova ve Tahran üzerine büyük bir bahis oynadı. Bölgesel güvenlik mimarisinde Ruslara ve İranlılara alan açmak için ABD’nin Ortadoğu’daki tarihi müttefiklerinden –yani İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye’den- uzaklaştı. Tekrar tekrar bu kumar gündeme geliyor.  
İran nükleer anlaşmasının ABD-İran ilişkilerinde yeni bir dönemi başlatacağı sanılıyordu. Ama beklentilerin aksine nükleer anlaşma bir Rusya-İran ittifakını doğurdu. Suriye Cumhurbaşkanı Esed’i kurtarmak için Rus hava kuvvetleriyle iş tutan en güçlü kara birlikleri, İran Cumhuriyet Muhafızlarının doğrudan kontrolü altında olup bunlar bir yandan da Musul’u kuşatan birlikler üzerinde doğrudan veya vekiller aracılığıyla dolaylı olarak aşırı nüfuz kullanıyorlar. Sonuç olarak Rus-İran ittifakı, Tahran’dan Beyrut’a uzanan bir itaatkâr devletler koridoru inşa etme yolunda ilerliyor.
Obama bu koridorun uzun vadeli risklerini görmezlikten geldi; zira Ortadoğu’da uyumlu bir sistem inşası için Tahran’la Moskova’nın kendisiyle iş tutacağı ümidindeydi. Yani el-Kaide ve İslam Devleti’ne düşmanlık etrafında birleşen bir ülkeler kulübüyle bölgenin en kötü hastalıklarını çevrelemede işbirliği yapılabileceği beklentisindeydi.
Başkan Obama’nın, İran’la nükleer anlaşmayı imzalar imzalamaz belirttiği gibi, bu kulübün İslam Devleti’nin ötesindeki meydan okumalara karşı da bir işbirliği yapması beklentisi sözkonusuydu. (…) Suriye, Irak ve Yemen meseleleri de dâhil (…).
Ancak Obama’nın beklentisinin aksine Tahran ılımlılaşmadı ve şu anda Yemen’deki Husiler, İran füzeleri ve teşvikiyle Kızıldeniz’deki Amerikan gemilerine füze fırlatıyor.
Obama, eski hasmı üzerinden bu tür bir kumar oynamaya kalkışan ilk Amerikan başkanı değil. 1953’te Eisenhower başkanlık koltuğuna oturduğunda o da dönemin en önde gelen Batı karşıtı gücü olan Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnâsır’la iş tutarak Ortadoğu’yu istikrara kavuşturmaya çalışmıştı. Eisenhower, bölgesel güvenlikte Mısır’ı bir ortak yapmanın Nâsır’ın davranışlarını yumuşatacağına ve Soğuk Savaş’ta Arapların Batı’nın arkasında saf tutması için onu tatlı tatlı ikna edebileceğine inanıyordu.
Eisenhower, Washington’ın Siyonizm ve İngiliz emperyalizmiyle birlikteliğinin ABD’nin Ortadoğu’daki Müslümanlarla ilişkilerini zehirlediği kanaatindeydi ve dolayısıyla, İngiliz ve İsrail çıkarları pahasına dahi olsa, Nâsır’ın milliyetçi hedeflerini gerçekleştirmesine ABD’nin yardımcı olacağını ispatlamak için çalıştı. Bu bağlamda mesela Eisenhower, Mısır’daki askeri varlığını onlarca yıldır kesintisiz koruyan İngilizlere birliklerini geri çekmesi için çok büyük bir baskı yaptı.
Bu politika, 60 sene evvel tam da bu hafta [29 Ekim - 7 Kasım 1956], Süveyş Krizi’nin zirve noktasında İngiltere, Fransa ve İsrail eşgüdüm içinde Mısır’a bir saldırı başlattığında mantıksal sonucuna ulaştı. Eisenhower’ın müttefiklerine muhalefeti son derece aşırıydı. SSCB’yle birlikte çalışarak İngiliz ekonomisini yıkımın eşiğine getirdi ve işgalci güçlerden ilerlemelerini durdurup derhal Mısır’dan geri çekilmelerini istedi. Amerikan müttefikleri bu baskı karşısında boyun eğmek durumunda kaldılar.
Eisenhower’ın politikası Nâsır’a hayatının zaferini bahşetti ve Mısır liderinin nâmı Arap siyasetinde bir anda efsanevi bir zirveye fırladı. Peki, bu desteğin karşılığını Amerikan başkanına nasıl ödedi? Daha da radikalleşip daha da Batı karşıtı ve Sovyet yanlısı bir pozisyon alarak.
Nâsır’ın yükselişi, tıpkı bugünkü Rusya ve İran gibi, Ortadoğu’da çok derin bir istikrarsızlaştırıcı etki yaptı. Birçok sonucu arasında bilhassa önem arz edenler, Suriye ve Irak’ta rejim değişikliğine yol açması ve Sovyetlerin bölgeye iyice nüfuz etmesiydi.
Dönemin Amerikan Başkan Yardımcısı Richard Nixon, Eisenhower’ın ölmeden bir sene evvel [yani 1968’de] Mısır’a verdiği bu desteği başkanlığı sırasındaki en büyük dış politika hatası olduğunu itiraf ettiğini 1980’li yıllarda nakletti. Eisenhower kendisine demiş ki “Süveyş’te Nâsır’ı kurtarmak Ortadoğu sözkonusu olduğunda işe yaramadı. Nâsır daha da Batı ve Amerikan karşıtına dönüştü.” Nixon’ın yazdığına göre Eisenhower, “Süveyş’in en kötü yansıması, en iyi müttefiklerimiz olan İngiltere ve Fransa’nın Ortadoğu’da veya Avrupa dışındaki diğer alanlarda büyük bir rol oynama istekliliğini zayıflatması oldu”ğunu doğrulamış.

Eisenhower, Ortadoğu’da ABD’nin en hakiki dostunun İsrail olduğunun ve hasımların takdirini kazanmaya çalışmanın son derece riskli bir iş olduğunun sonunda farkına vardı. Obama’nın bu dersi öğrenmesi için artık çok geç; ama iki canlı örneğe sahip halefi için değil.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder