25 Eylül 2016 Pazar

A.STEIN: TÜRK-AMERİKAN İTTİFAKI NASIL TAMİR EDİLMELİ?



15 TEMMUZ’UN ARDINDAN TÜRK-AMERİKAN İTTİFAKI NASIL TAMİR EDİLMELİ?

Aaron Stein (Atlantik Konseyi Refik Hariri Ortadoğu Merkezi kıdemli araştırmacı)
War on the Rocks, 24.7.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

(…)
Başarısız darbe teşebbüsü Türkiye hakkındaki bir dizi varsayımı sorgulattı. Ankara hiçbir zaman birlikte iş tutulacak öyle kolay bir müttefik olmamıştı; ancak ekseriyet, ülke çapındaki terör saldırılarına ve Güneydoğu’daki isyana rağmen Türkiye’nin siyaseten istikrarlı olduğunu zannediyordu. Başarısız darbe, Türkiye’nin kilit kurumları bölünmüş halde bulunan siyaseten istikrarsız bir ülke olduğunu gösterdi. Devlet kurumlarından Gülencileri temizleme harekatı ve Türk ekonomisinin durumu göz önüne alındığında bu konumunun devam etmesi muhtemel. Meydan okumalara rağmen ABD, gerek terörle mücadelede işbirliğini derinleştirmek gerekse personel temizliği yapılan kurumlarla bağlarını sürdürmek amacıyla Türk hükümetiyle kurumsal ilişkisini yeniden inşa etme arayışında.

Stratejik bir müttefik olarak Türkiye: İncirlik’in ötesine bakmak
(…) İncirlik Hava Üssü IŞİD’e karşı savaşta hayati önemde; ancak Batı’yla Rusya’nın herhangi bir çatışmasının daha ilk saatlerinde füze saldırısına maruz kalabileceğinden İncirlik, Rus tehdidine karşı NATO’nun Doğu Avrupa’daki savunma planlamasında o kadar da önemli değil. Rusya’nın gerek saldırı gerekse hava savunma füzeleri kapasitesinden duyulan endişe, (…).   War on the Rocks internet sitesine göre, ABD’nin Avrupa’nın savunması için Rus orta menzilli füzelerinin menzili dışında bulunan kıtanın batı ucundaki hava üslerine odaklanarak stratejiler geliştirmesi daha makul olacaktır. Bununla birlikte Türk Donanması, Montrö Antlaşması nedeniyle Karadeniz savunma planlamasının önemli bir bileşenidir.
Füze tehdidine rağmen Türkiye, bir dizi Amerikan menfaati çerçevesinde gerek Merkezi Komutanlık (CENTCOM) gerekse Avrupa Komutanlığı (EUCOM) için önemli bir aktör olarak kalacaktır. EUCOM onlarca yıl Türkiye’yle birlikte çalıştığından savunmayla ilgili konularda Türk hassasiyetlerine daha kolay uyum sağlayabiliyor. IŞİD’le savaşın ötesinde Türkiye, Rusya’nın donanma mevcudiyetinin artması nedeniyle şu anda daha da önemli hale gelen Doğu Akdeniz’de Amerikan deniz planlarında önemini koruyacaktır. 2003 Irak işgalindeki gerginlikler nedeniyle CENTCOM Türkiye’yle iş tutmakta zorlanıyor. 1 Mart Tezkeresi’nin TBMM’den geçmemesi yüzünden ABD’nin savaş planları son dakikada değişmek zorunda kalmış ve Amerikan askerlerinin Irak’ın kuzeyine girip operasyon düzenlemesinde büyük zorluklarla karşılaşılmıştı.
Bu kurumsal öfke hep Amerikan ordusunda devam etmiş ve geçen sene Türkiye’nin yaklaşık 10 ay boyunca IŞİD mevzilerini vurma ve arama-kurtarma misyonu için kullanılmak üzere İncirlik ve Diyarbakır Hava Üssü’nü açmayı reddetmesiyle bu öfke daha da artmıştı. Uzayıp giden müzakereler, ta Körfez’deki üslerden havalanıp gelmek durumunda kalan Amerikalı pilotların yükünü artırmış ve Amerikalı görevlileri çok büyük bir riske atarak arama-kurtarma misyonunu daha da zorlaştırmıştı. Türkiye ayrıca Amerikan ordusunun mağlup etmeye çalıştığı düşman IŞİD’e katılan yabancı savaşçılar için ana güzergah ve lojistik hattına dönüşmüştü.
İncirlik ihtilafı, Suriye siyasetindeki farklılaşmanın dar ölçekte bir yansımaydı. Taktik düzeyde destekledikleri devlet dışı aktörler farklıydı: (…) Daha geniş ölçekte ise Türkiye’nin İncirlik gibi kontrolü altındaki üslerde Amerikan hava operasyonlarına sınır koymak gibi bir geleneği var. EUCOM, NATO’da Ankara’yla birlikte çalışması eskilere dayandığından Türkiye’yi neyin harekete geçirip neyin geçirmediğine çok daha aşina; CENTCOM ise ekseriyeti yürüttüğü hava operasyonlarına çok az sınırlama koyan Arap yönetimleriyle birlikte çalışmanın avantajına ve alışkanlığına sahip.
Bu meydan okumalara rağmen, IŞİD’le savaşın sürdürülmesi dar tartışması arasında kaybolup giden bir gerçeklik var: ABD’nin küresel güç projeksiyonu için Türk topraklarına erişebilmesi bağlamında Türkiye hala önem arz ediyor. Michael O’Hanlon ve General David Petraeus’un da dikkat çektiği üzere, ABD için Türkiye’nin stratejik değeri, küresel iktisadi üretimin ve askeri kapasitensin üçte ikisine denk olan Amerikan öncülüğündeki ittifak yapısının bir parçası olarak kalmasında.
ABD, zar zor odaklanılan IŞİD’le savaşın kendi dış politikasını ve bölgedeki uzun vadeli menfaatlerini bir çırpıda silip süpürmesine izin vermemeli; dünyanın tek süper gücü olarak Amerikan menfaatlerinin küresel ölçekte tanımlandığı ve bunu gerçekleştirmek için de Türkiye gibi zorlu müttefiklerin işbirliğine ihtiyaç duyduğu gerçeğini aklından çıkarmamalı. Aynısı, uzun vadeli çıkarı Washington’la yakın bağları sürdürmek olan Türkiye’nin Gülen ve PKK gerilimleriyle bu ilişkileri baltalamasına müsaade eden Ankara için de geçerli; zira ABD Türkiye’nin güvenliğinin nihai garantörü ve en yakın –belki de tek- müttefiki.
Bu gerilimleri kurumsal ilişkileri derinleştirmek için kullanma imkanı da var ve bu her iki ülkenin de menfaatine olacaktır.

“Patlamanın öncesi”
[Z.T.K. Yazar, PKK’nın saldırılarını geçen seneden itibaren tekrar başlatması konusunu ele almış ve ardından şöyle devam etmiş:]
(…)
(…) Temmuz 2015-Ağustos 2016 arasındaki 14 ayda toplamda 656 Türk güvenlik görevlisi hayatını kaybetti. Yani günde ortalama 1,56 kişi. Bunların %46’sı el yapımı patlayıcılarla düzenlenen saldırılardan kaynaklanıyor. (…)
Çatışmalarda kullanılan araçlar ve taktikler 2004’te ABD’nin Felluce’deki tecrübesine benziyor. Türkiye-PKK çatışmasının yoğunlaşması, Türk-Amerikan askeri bağlarını güçlendirmek için bir mekanizma sağlıyor. Amerikan ordusu Irak’taki kararlı düşmanlarına karşı on yıldan fazla bir süre şehir savaşı yürütmüştü; burada edindiği tecrübeden hareketle, Türk ordusunu şehir savaşı stratejileri, el yapımı patlayıcılarla mücadele taktikleri ve özel operasyon birlikleri öncülüğünde isyancı hücreleri ve liderleri hedef alıp yok etmeye odaklı “isyanla mücadele operasyonları” konusunda eğitebilir. Bu tarz destekler, büyük çaplı bir tasfiyeden geçen Türk ordusunda birebir ilişkilerin yeniden kurulmasına yardımcı olabilir. İlk adım olarak ABD, Türkiye’deki askerlere yaklaşabilir ve ortak şehir savaşı eğitimi için birlikleri ülkesine davet edip Irak ve Afganistan operasyonlarında edindiği el yapımı patlayıcılarla mücadele tecrübesini paylaşabilir. [Z.T.K. Acaba bu “masum” görünen taktikler, ABD’nin 15 Temmuz sonrası tutuklamalar ve tasfiyelerle TSK içinde kaybettiği nüfuz ajanlarını yeni adamlar devşirerek tekrar kazanma taktiği olabilir mi diye düşünmeden edemiyorum! “Zayıflayan TSK’ya ABD olarak nasıl yardım edebiliriz” konulu yazıların kalkışmadan bir müddet sonra Amerikan basınında ve analizlerinde boy göstermeye başladığına dikkatinizi çekmek isterim.]

Menbic Cebi: Diplomatik bir başarı
(…) Darbeden evvel ABD, aylarca Menbic’i İslam Devleti’nden geri alma amaçlı askeri operasyon hakkında Türkiye’nin endişelerini yatıştırmaya çalıştı. (…) İncirlik, Menbic operasyonunun planlandığı merkezdi ve IŞİD’den geri alındıktan sonra şehrin geleceği konusunda Arap, Amerikalı ve Türk yetkililer arasındaki bir toplantıyla nihai anlaşmaya varıldı. (…) Hiç şüphe yok ki bu dönemde Türkiye’yle çalışmak gerçekten zordu; ama sonunda Ankara bu operasyonu ve Amerikan destekli planı destek oldu.
Bu yaz başında yaptığım görüşmelerde Türk ordusu ve istihbaratı, düzenledikleri askeri operasyonlarda PKK’yı çok ciddi bir şekilde gerilettiklerine ve TSK’nın on yıllardır devam eden çatışmanın son aşamasını “kazanmak” üzere olduğuna kâniydi. Ancak bu özgüven, Silopi ve Van gibi PKK/YPS’den temizlendiği ilan edilen bölgelerde şiddetin yeniden baş gösterdiği gerçeğini göz ardı ediyor. Bu iyimserlik, Türk Hava Kuvvetleri ile Birinci ve İkinci Ordu’dan unsurların darbeyi planlaması da dahil Türk subaylar arasındaki problemlerle çelişiyor. Ki PKK’yla mücadeleden sorumlu İkinci Ordu’nun başındaki Adem Huduti de darbe planlamaktan tutuklandı.
ABD, [TSK’nın] Irak’taki PKK liderlini hedef almasına yardımcı olmayı teklif etmeye istekli. Perde arkasında PKK’yla barış masasına geri dönmesi için Türkiye’ye baskılarına devam etmeli. (…) Ayrıca ABD, YPG’nin Fırat’ın batısındaki topraklardan çekilmesi de dahil Türkiye’ye verdiği taahhütleri tutmalı. Cerablus operasyonunda işbirliği de buna dahil. Bu operasyon, IŞİD yenilgiye uğratıldıktan sonra uzun vadede çıkabilecek olan Arap-Arap, Kürt-Kürt iç çatışmasını engellemek için Suriye’nin kuzeyinde Araplarla Kürtlerin arzularını uzlaştırmaya dönük diplomatik çabaları da içermeli.

İletişimi genişletme
CENTCOM Komutanı General Votel, darbe sonrası Türk ordusunda ABD’nin birlikte çalıştığı subayların Gülen’le bağlantıları olduğu gerekçesiyle tasfiye edilmesinden endişelerini dile getirdi. Votel’ın yorumunun zamanlaması kötü oldu ve ABD’nin darbecilere destek verdiğinin bir “kanıt”ı olarak hemen üzerine atlandı. Türkiye’deki bu suçlamalar gerçekten komik olmakla birlikte ABD’ye karşı duyulan aşırı güvensizliğe de işaret ediyor. Dahası, diplomatik olmamakla birlikte Votel’in yorumu, Türk ordusundaki büyük tasfiyeden sonra Amerikan ordusunun karşı karşıya olduğu daha geniş kurumsal meydan okumaya da işaret ediyor. ABD, hem güveni yeniden tesis etmek hem de kendi menfaatlerine ulaşmak için Türk ordusundaki subaylarla yeniden temasa geçme arzusunda. Bu temaslar güven inşası için kullanılabilir ve nihayetinde Türkiye’de sivil-asker ilişkilerinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili daha geniş tartışmanın önünü açabilir. (…)
Türkiye’nin AB’ye katılım süreci kesilmek üzere. (…) Bu nedenle AB’nin yakın gelecekte Ankara üzerinde pek bir kozu veya siyasi tesirinin olması beklenemez. ABD özellikle sivil-asker ilişkilerinde ve Türk ordusunun eğitim sisteminin reformunda boşluğu doldurabilir. (…)
(…)
[Z.T.K. Yazar bundan sonra ABD’nin TSK’nın yeniden dizaynında ve hukuki düzenlemelerde Türkiye’ye nasıl yol gösterebileceğini, savunma sanayisini nasıl daha da geliştirebileceğini vs. uzun uzun anlatmış. Ardından şunları yazmış:]
(…)
Bu yaklaşımlar tabii ki Amerikan Dışişleri Bakanlığıyla eşgüdüm içinde yürütülmeli. Dışişleri mevcut politikaya benzer bir ikili hat takip edebilir: Bir yandan kamuoyu önünde Türk-Amerikan ilişkilerinin önemini vurgulamak, öte yandan ülkedeki insan hakları ihlallerine işaret etmek. İnsan hakları konusunda Dışişleri daha sert bir çizgiyi de tercih edebilir, hele de benim yakın dostum ve rehberim olan Wilson Merkezi’nden Henri Barkey vakasında olduğu gibi Türk hükümetine yakın medya organları Amerikan vatandaşlarına karşı şiddeti teşvik ederken…
Ankara, hem kendi güvenliğini sağlamada hem de bir dizi dış politika hedefini gerçekleştirmede ABD’nin ve NATO’nun diplomatik desteğine hala bağımlı: Suriye’de siyasi çözüm, AB üyeliği, Dağlık-Karabağ meselesinin çözümü, Karadeniz’in güvenliği, Doğu Akdeniz enerji meselesi ve Kıbrıs gibi. Bu yüzden Ankara, Türk medyasında artan Amerikan karşıtlığını bastırma konusunda somut adımlar atmakla işe başlayarak yükü paylaşmalı. (…)
Gülencilerin daha evvel Sayın Erdoğan’a zarar vermek için internete koydukları tapeler, Cumhurbaşkanının Türk medyasını yakından takip ettiğini çok net bir şekilde gösteriyordu. (…) Erdoğan’ın kendine müttefik olan medyayı kontrol altına alma gücü var ve uzun vadeli ilişkilerin yararı için bu gücünü kullanmalı.
Türk-Amerikan ilişkileri önemlidir. IŞİD’le savaş geçicidir ve gelecekte bir gün IŞİD elindeki toprakların kontrolünü kaybettiğinde bu hava savaşı da bitecektir. Dünyanın tek süper gücü olarak ABD’nin küresel çıkarları var ve askeri güç projeksiyonu için müttefiklerine bel bağlıyor. Türkiye de bu müttefiklerden biri. Mevcut gerginlik, dikkatleri Türk-Amerikan ilişkilerinin uzun vadeli faydalarından uzaklaştırmamalı, her ne kadar bunu sürdürmek zor olsa da. Türkiye bir siyasi istikrarsızlık sürecinden geçiyor ve siyasi liderler, 15 Temmuz başarısız darbesinin yaşanmasına yol açan derin çatlakları ve on yılı aşkın bir süredir bürokratik anlamda kötü yönetimi örtbas etmek için Amerikan karşıtlığını araçsallaştırıyor. Bu kurumların yeniden inşasına yardımcı olmak veyahut en azından devam edegelen süreç hakkında olabildiğince fazla bilgi edinmek Washington’ın menfaatine. Türkiye’ye yeniden elini uzatmak için ABD’nin elinde araçlar var ve bunu kullanmalı; zira ilişki problemli olsa da kurtarılmaya değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder