10 Ağustos 2016 Çarşamba

S.ÇAĞAPTAY: TEDİRGİN EDİCİ GÜÇLER SOKAKLARA SALINDI


Darbeleri mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz

TEDİRGİN EDİCİ GÜÇLER SOKAKLARA SALINDI

Soner Çağaptay (Washington Enstitüsü Türkiye Araştırmaları Programı Direktörü)
The Chipher Brief, 19.7.2016

Tercümeler: Zahide Tuba Kor

Erdoğan’a karşı darbe teşebbüsünü sizce kim kışkırttı? Kimden destek aldılar? Eski darbe girişimlerinden farkı neydi?
(…) Birincisi, emir-komuta zinciri içinde olmamasıyla önceki darbe teşebbüslerinden farklılaşıyor. İkincisi, geçmişte Türk ordusu darbe yaparken halka hiçbir zaman ateş açmamıştı. Bu defa ordu kendi halkını öldürdü. Bunun ordu üzerinde uzun vadeli sarsıcı/zayıflatıcı etkileri olacaktır.
Darbenin arkasında kimler olduğu konusunda bir şey söylemek zor. Tabii ki ordu içinden bir grup bunu yaptı. Ama söylendiği üzere bunun öyle küçük bir grup olmadığı kesin. Tüm amiral ve generallerin %20’si, tek yıldızlı (tuğgeneral) ve iki yıldızlı (tümgeneral) generallerin de üçte biri bu teşebbüsün içinde. Yani çok ciddi bir oran.
Diğerleri darbenin arkasında Gülen Hareketi olduğunu söylüyor. (…) Erdoğan Gülen’in iadesi için çok sert bir şekilde ABD’ye bastıracaktır. Bu, Türk-Amerikan ilişkilerinde temel bir mesele olacaktır.
(…) Eğer ki Gülen’in iade talebi karşılanmazsa, -ABD’nin İncirlik Üssü’ne ve Güneydoğu’daki diğer üslere erişimi de dahil- Türk-Amerikan askeri işbirliğinin uzun vadede bu meselenin esiri olma ihtimal az da olsa var.

Bu darbe teşebbüsüne yol açan temel bir faktör var mı?
(…) Türkiye, iktidar partisi AKP destekçileri ve karşıtları arasında derinden kutuplaşmış durumda. Askerliğin zorunlu olduğu ülkede ordu, tüm Türk erkeklerin katıldığı tek kurumdu. Ama ordu kendi halkına ateş ettiğinde bir nevi kendi ayağına kurşun sıkmış oldu. Ordu artık birleştirici bir kurum değil. Asıl endişe Türkiye’de bir iç kargaşa çıkması. Ve eğer ki iç kargaşa çıkarsa ülkeyi birleştirici bir orduda olmayacak ortada.

Darbe teşebbüsünü Türk vatandaşları nasıl görüyor? Hükümetin güçlü bir İslami tepkisi söz konusu mu?
Herhangi bir demokratik rejim en iyi askeri darbeden çok daha yeğdir. Ancak darbenin sonrası sıkıntılı; zira darbeyi engelleyen Erdoğan’ın sokaklara döktüğü güçler, demokrat ve liberal güçler olmadığı gibi AKP destekçisi sıradan muhafazakârlar da değil. Görünen o ki sokaklara dökülenler İslamcı ve hatta bazıları cihatçı.
(…) Diyanet’in imamlara sala okutması (…) Bu daha evvel Türkiye’de hiç görmediğimiz, Osmanlı’nın son yıllarından bu yana şahit olunmamış türden bir dini seferberlik.
Erdoğan’ı savunmak için yapılan çağrı, demokrasiyi savunma çağrısı değil, Erdoğan’ı siyaseten savunmanın dini bir vecibe olduğu çağrısıydı. Bu seferberlik, İslamcıların ve hatta cihatçıların caddelere muazzam şekilde akışını tetikledi. Bu İslamcılar ve cihatçılar hala evlerine dönmüş değiller. Sokaklara dökülme çağrısı ve salalar gün boyunca devam ediyor ki bu da hem dini heyecanı diri tutuyor hem de Erdoğan’ı savunmayı siyasi-dini bir görev haline getiren bir siyasi çağrı olarak hizmet görüyor. İşte bu en dramatik gelişme, hatta en az darbenin kendisi kadar dramatik…
(…) Soru şu: Bundan sonra ne olacak? Öncelikle Erdoğan, hala tam anlamıyla ülkeyi kontrolü altına alamadığından, direnişin son kırıntılarının da dağıldığından emin olana kadar bu hareketi araçsallaştırabilir. İkinci ihtimal, AKP’nin süper çoğunluğu elde etmesini sağlayacak şekilde bir erken seçim atmosferi oluşturmak için bu duyguları, sokaklardaki bu dini hareketi araçsallaştırabilir. Böylece anayasayı değiştirerek başkanlığı getirebilir. (…)
Üçüncü ihtimal, son bir yüzyıldır Türkiye’de ender görülen bir şekilde sokaklara saldığı bu gücü kullanıp kullanmayacağına odaklanıyor. Bir siyasi-dini hareketin sokaklara salınması en son Osmanlı döneminde gerçekleşti, ironik bir şekilde, laik Jön Türkleri ortadan kaldırmak için 1909’da yaşanan ve başarısızlığa uğrayan karşı-darbe sırasında… Erdoğan’ın –yüzyılı aşkın bir süredir hiç görmediğimiz- böyle bir hareketi, ileri hamle yapmak ve dini karşı-devrim hareketini bir İslamcı karşı-devrime dönüştürmek için araçsallaştırıp araçsallaştırmayacağını bekleyip göreceğiz.
Üçüncü senaryonun gerçekleşme ihtimali birinci ve ikinci senaryoya kıyasla daha az.

Erdoğan’ın partisine mensup olmayan Türklerden ve muhalefet partilerinden ne tür bir karşı tepki var?
Muhalefet partileri demokrasiyi savunmaktan yana oldu ve bu iyi bir gelişme. Tüm kesimlerden Türkler demokrasinin safında durdu. Darbe esnasında bile medya böyle bir duruş sergiledi. Keza sivil toplum kuruluşları da muhalefet partileri de. (…) İslamcı veya cihatçı olmayanlar ise evlerinde kalmayı tercih ettiler. Onlar korkuyorlar. 107 sene sonra ilk kez caddeler İslamcıların hakimiyetine girdiğinden dışarı çıkmaktan kaçınıyorlar. Bu oldukça şok edici bir gelişme. Muhalefetin yeniden örgütlenerek sokaklara çıkması biraz zaman alacaktır.
Aslında sokağa çıkmaları pek de iyi olmayabilir. Zira İslamcıların muhalif insanları, solcuları ve diğerlerini taciz vakaları çoktan başladı. Saldırganlıklar daha da artabilir. Bu yüzden Erdoğan’ın bu İslamcı dalgayı nereye sürükleyeceği son derece önemli. Onları araçsallaştıracak mı, cini şişeye geri mi sokacak, yoksa onları bütünüyle sokakta mı bırakacak?

Bu darbe teşebbüsünün IŞİD’le savaşa etkisi ne olacak? Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Bu başarısız darbe komplosunun zamanlaması ABD için bundan daha kötü olamazdı. Zira bu, ABD’nin IŞİD karşıtı bir koalisyon inşası için Ankara’yla özenle ve sebatla çalışmasından sonra yaşandı. İki sene süren müzakerelerin ardından Türkiye nihayet geçen yaz Amerikan savaş uçaklarına üslerini açmış, ardından da geçtiğimiz aylarda Suriye’nin kuzeybatısında IŞİD’e karşı savaşa doğrudan katılmıştı. (…) Türkiye bu koridoru [Azez-Cerablus] kontrol altına almak için sıkıştırıyordu. IŞİD Türkiye’nin bu baskısını ensesinde hissetmiş ve bana göre tam da Türkiye’nin Suriye’ye girmesine karşı doğrudan bir misilleme olarak İstanbul Atatürk Havalimanına saldırı düzenlemişti.
(…)
Bu yüzden darbe bundan daha kötü bir vakitte gelemezdi. Zira şimdi ordu bölünmüş durumda. Hükümet, bu darbe teşebbüsünün niçin ve kimler tarafından yapıldığını, ideolojik veya siyasi bir bölünme olup olmadığını görmek için orduya tam kapsamlı bir teftişte bulunmak isteyecek. Bu da demek oluyor ki en azından geçici olarak ABD’yle işbirliğini donduracaklar.
Bu iyiye işaret değil. Diyebilirim ki IŞİD’e karşı işbirliği, en azından dondurulacak veya geçici de olsa bir durgunluk dönemine girecek. Veyahut belki de Türk ordusu demoralize olduğundan ve hükümet ordunun bazı faaliyetlerini donduracağından bu işbirliğinde geri adım da atılabilir.  Dahası ordu, bir kısmı darbe teşebbüsüne bulaşan birçok kabiliyetli subayını kaybedecek. Bu da ordunun görevlerini yapmasını ve güç projeksiyonunu gerçekten felce uğratacak. Genel olarak bu hiç de iyi bir haber değil.

Bu, AB’yle ilişkileri nasıl etkileyecek?
Türkiye’nin AB’ye katılımını unutun artık. (…)

Bunun Türk ekonomisi üzerinde ne gibi etkileri olacaktır?
Muhtemelen olumlu olmayacaktır; zira bundan sonra Türkiye’nin uzun vadeli istikrarı sorgulanacaktır. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder