18 Ağustos 2016 Perşembe

J.PETRAS: DARBEYLE ABD'NİN ALDIĞI STRATEJİK YENİLGİ

Darbeleri mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz


WASHINGTON’IN STRATEJİK YENİLGİSİ: ERDOĞAN GÜLENCİ DARBEYE BASKIN ÇIKTI

James Petras (Binghamton Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden emekli profesör; Latin Amerika ve Ortadoğu siyaseti üzerine uzman; 62 kitabının yanısıra akademik dergilerde yayınlanmış 600 makalesi ile gazete ve dergilerde yayınlanmış 2000’i aşkın yazısı var)
UNZ, 8.8.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Son on yıldır Türkiye’de faaliyet yürüten Amerikan istihbaratı, giderek etkinliğini artıran Gülen’in paralel devletiyle yakından iş tuttu. Son döneme kadar [Gülencilerin] iktidar yaklaşımları, seçimlere girmeden veya askeri darbeye başvurmadan siyasi, iktisadi, idari, hukuki, askeri, kültürel makamları ve medyayı gizlice ele geçirmeye dayalı sızma stratejisiydi.
Bunun için esnek taktikler benimsediler, rakiplerini saf dışı bırakmak için farklı koalisyonları desteklediler veya dağıttılar.
(…)
Gülenciler, Ortadoğu’da Amerikan-İsrail politikalarını desteklediler; Erdoğan’ın “bağımsız” ve değişken güç projeksiyonuna karşı çıktılar, Batı yanlısı serbest pazar politikasını desteklediler, ABD’nin Kürtlerle ilişkilerini kabul ettiler ve Rusya’yla herhangi bir uzlaşmayı reddettiler. Diğer bir deyişle Gülenciler, Erdoğan rejimine kıyasla, Ortadoğu’nun her yerinde AB-NATO-ABD politikalarına çok daha bağımlı ve çok daha güvenilir bir gruptu.
Gülencilerin ve onların Washington’la gelişen bağlarının farkında olan Erdoğan, kararlı ve başarılı bir adımla, onları erken bir darbe teşebbüsüne zorlayarak iktidarı ele geçirmeye çalışmalarının önünü aldı.

Erdoğan’ın iktidar bloğu Gülencileri mağlup etti
(…)

ABD’nin darbedeki hesap hataları
Gülenciler, güç ilişkilerini tamamen yanlış hesaplayan ve Erdoğan’ın darbenin önünü alma kapasitesini yanlış okuyan ABD’nin desteğine bağımlı haldeydiler.
Amerikalı danışmanların en büyük kusuru Türk siyasi denklemine ilişkin cehaletleriydi: Erdoğan’ın çok güçlü olan partisini de seçmen ve kitle desteğini de küçümsediler. CIA, Gülencilerin elit kurumsal yapılardaki desteğini abarttı ve Türk toplumundaki siyasi yalnızlıklarını da hafife aldı.
Ayrıca Amerikan ordusu, Türk siyasi kültürünün özelliklerini, yani askeri-bürokratik darbeye halkın genel karşı duruşunu hiç idrak edememişti. Darbe karşıtı güçler arasında Erdoğan’ı eleştiren siyasi partilerin ve toplumsal hareketlerin de yer alacağını hiç hesaba katmadılar.
Amerikalı strateji uzmanlarının temel dayanağı, yanlış okudukları Mısır, Libya, Irak ve Yemen’de milliyetçi ve İslamcı sivil yönetimleri deviren askeri darbelerdi. Erdoğan, Mısır’ın Cumhurbaşkanı Mursi gibi savunmasız değildi, istihbarat ve orduyu kontrol etmekte olup halk desteğine de sahipti.
ABD-Gülen askeri istihbarat stratejisi plansız, koordinasyonsuz ve erkendi. (…)
Destekçilerinin hızla çözülmesi karşısında ABD savunmacı bir pozisyona girdi. (…)
(…)

ABD-Gülen darbesinin sonuçları
Washington’ın Erdoğan’ı devirmekteki başarısızlığının Ortadoğu, Batı Avrupa ve ABD’de inanılmaz yankıları olabilir.
Erdoğan gözdağı vermek için 7000 kişilik birliğin (…) İncirlik’teki NATO hava üssünü kuşatması emrini verdi.
(…)
Erdoğan Rusya’yla uzlaşma ve AB’den uzaklaşma yoluna gitti. Eğer ki Türkiye NATO’yla ilişkilerinin seviyesi düşürürse ABD, Rusya’nın güneyinde yer alan stratejik müttefikini kaybedecek ve Suriye ile Irak’ta nüfuz kurma kapasitesi darbe alacaktır.
Askeri ve sivil kurumlardan Gülenci güç tabanının büyük ölçüde tasfiyesiyle Washington’ın Türkiye’deki kozu iyice azaldı.
Washington, bölgede politikalarını “sağlama almak” için güçten düşmüş, istikrarsız ve adeta köle haline gelen Yunanistan’daki Syriza – Çipras rejimine bel bağlamak zorunda kalabilir.
Başarısız darbe, Washington’ın bölgede büyük bir darbe alması/geri çekilişi ve buna mukabil Suriye, İran, Lübnan ve Rusya’nın öne çıkması anlamına gelebilir.
İki ihtimal var: Gülencilerin tasfiyesini “tamamla”dıktan ve Washington’ın suçunu açığa vurduktan sonra acaba Erdoğan, yeni bir bağımsız politika uygulayabilecek veya bunu arzu edecek mi, yoksa içerideki kontrolünü iyice pekiştirip NATO’yla anlaşmak için “yeniden müzakere”yi mi tercih edecek?
Acaba Erdoğan ordu üzerinde siyasi kontrolü sağlayabilecek mi, yoksa Gülencilerin yenilgisi geçici bir sonuç olup siyasi rejimi istikrarsızlaştıracak yeni askeri cuntalar mı filizlenecek?
Son olarak Erdoğan Batılı finansa ve yatırıma bağımlı olup bunlar ABD, AB ve NATO’yu eleştiren bir rejimi desteklemekte epeyce direnç göstereceklerdir. Eğer ki Erdoğan, Batı’dan bir iktisadi baskıyla karşı karşıya kalırsa bir başka yere yüzünü döner mi, yoksa kapitalist “gerçeklikler” karşısında geri adım atıp boyun mu eğer?
Erdoğan’ın bir Amerikan darbesini bertaraf etmesi geçici olabilir; zira tarihin bize öğrettiğinden hareketle diyebiliriz ki yeni askeri, siyasi ve iktisadi müdahaleler Washington’ın illa ki gündemindir.



1 yorum: