10 Ağustos 2016 Çarşamba

GEOPOLITICAL FUTURES’TAN 3 DARBE YAZISI

Darbeleri mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz


GEOPOLITICAL FUTURES’TAN 3 DARBE YAZISI

Z.T.K. Darbe gecesinin ilk saatlerinden itibaren CIA’yle de bağlantıları olan Geopolitical Futures internet sitesinde her gün birer yazı çıktı. Bunların önemli bir kısmını tercüme ederek tarih sırasına göre aşağıda dizdim. Özellikle son yazıyı bir ibret vesikası olarak okumanızı tavsiye ederim.



NOT: Geopolitical Futures internet sitesinin kurucusu George Friedman'ın daha evvel kurduğu ve "Gölge CIA" olarak bilinen Stratfor da benzer bir çizgi izledi. Darbenin ilk 24 saatinde 5 ayrı yazının yayınlandığı Stratfor tercümelerine http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/stratfordan-4-darbe-yazisi.html linkinden ulaşabilirsiniz. 


İÇİNDEKİLER

TÜRKİYE’DE DARBE
Geopolitical Futures, 15.7.2016

ERDOĞAN TÜRKİYE’DE KONTROLÜ YENİDEN ELE ALMIŞA BENZİYOR
Geopolitical Futures, 16.7.2016

DARBE
George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi), 18.7.2016


Tercümeler: Zahide Tuba Kor



TÜRKİYE’DE DARBE
Geopolitical Futures, 15.7.2016
1,5 saat evvel Türkiye’de bir darbenin yolda olduğuna dair haberler gelmeye başladı. Tüm darbeler gibi ilk haberler kafa karıştırıcı, çelişkili ve teyidi mümkün olmayan bir nitelikte. Ancak son gelişmelere bakılırsa şimdiye kadar darbe başarılı olmuş gibi görünüyor.
Elimizdeki bilgiler şunlar: Türk ordusundaki üst düzey bazı unsurlar bir darbeye girişti. Bu, ordunun genişçe bir kesimini içeriyor. Bir kaynak bize, darbeye özel birliklerin de dahil olduğunu, Ankara’ya konuşlandıklarını ve polisin mukavemetine karşı çatıştığını söyledi. İlk bakışta görünen o ki bir darbenin en baş hedeflerinden olması gereken medyanın kontrolü, darbeye girişenlerce henüz tam sağlanmamış.
Ancak ordu TRT’yi kontrol altına almışa benziyor. (...) TRT’de okunan bildiride sıkıyönetimin ilan edildiği, havaalanlarının kapatıldığı ve “Yurtta Sulh Konseyi”nin Türk halkının özgürlüğünü, yeni bir anayasayı ve laik bir hukuk devletini teminat altına aldığı vurgulandı. (...)
Öyle görünüyor ki Türkiye’deki darbe giderek başarılı oluyor. Türk medyası ordunun bildirisini okuyor. Laikliğin Atatürkçü geleneği teminat altına alınıyor. Bu arada darbe esnasında Bodrum’da olduğunu düşündüğümüz Cumhurbaşkanı Erdoğan, destekçilerine sokağa çıkmalarını söylemek için FaceTime aracılığıyla CNN Türk ekranlarında belirdi. Erdoğan’ın nerede olduğuna dair çeşitli haberler var; bunlardan biri de bir Amerikalı askeri kaynağa dayandırılarak NBC’de yayınlanan Erdoğan’ın Almanya’dan sığınma talebinde bulunduğu haberi. Bunların hiçbiri henüz teyit edilmiş değil ve bildiğimizin ötesinde daha spekülatif olan şey şu ki bir askeri cunta ülkenin kontrolünü ele almışa benziyor.


ERDOĞAN TÜRKİYE’DE KONTROLÜ YENİDEN ELE ALMIŞA BENZİYOR
Geopolitical Futures, 16.7.2016

Türkiye’de şu anda şafak sökmekte ve gece boyunca neler olup bittiği giderek netlik kazanmaya başladı. Savaş darbe planlayıcılarının aleyhine döndü ve ivme hükümet yanlısı güçlere kaydı.
Altı saat evvel Türk askerleri tarafından TRT’ye el konup sıkıyönetim ilan edilmesinin ardından yayınladığımız yazıyla erken davrandığımız ortaya çıktı.
(…) Askeri komutanlar, kamuoyu önünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hükümetine desteklerini ilan etmeye başladılar. İstanbul ve Ankara sokaklarında tankları yürütecek ve helikopterler ve F16’larla da destekleyecek denli örgütlenmiş olmalarına rağmen, darbe planlayıcılarının –bizim doğru bir şekilde Ege sahilindeki Bodrum yakınında tatil yaptığını belirttiğimiz- Erdoğan’ı ele geçirmekte niçin başarısız oldukları daha da bir muamma.
Darbeciler tüm medya kuruluşlarını veya iletişimi de kesmediler. TRT’nin kontrolünü kaybettiler ve ardından kısa sürede yine kontrolünü kaybedecekleri CNN Türk’ü ele geçirdiler ve her iki durumda da bu televizyon kanallarının yayınlarını kesmek için hiçbir şey yapmadılar.
İstanbul’da Erdoğan ve destekçileri hakkındaki olumlu haberlerin çoğunu yakından takibe devam ettik. Ama Ankara’yla ilgili pek bir somut ayrıntı yoktu. (…)
Görünen o ki İstanbul ve Ankara’da birtakım çatışmalar hala devam ediyor, ama hükümetin eli güçlenmiş görünüyor. Böyle olsa bile şunu belirtmeliyiz ki, bu darbenin planlayıcıları, şu anda idrak edemediğimiz bazı hatalar yapsalar da iki büyük şehirde hava ve kara güçlerini koordine edecek kadar sofistikelerdi ve bütün bunları Türk istihbaratı olan bitenin hiç farkına bile varmadan yapabildiler. Ordudan bir fraksiyon darbe teşebbüsünde bulundu ve biz hala en azından bazı üst düzey komutanların da işin içinde olabileceğini düşünüyoruz. İstanbul ve Ankara’daki çatışmalarda epeyce insan hayatını kaybetti. Bu öyle basit bir olaymış gibi göz ardı edilmemeli.
Darbenin nasıl suya düştüğüne ve bunun sonuçlarına dair daha fazla analiz yapılacaktır. Ama şimdilik şunu söylemeliyiz ki bizce darbe girişimi başarısız kaldı. Tamamen sonlanmadan evvel daha fazla şiddet ve hesaplaşma yaşanacaktır, en azından şu an için görünen bu.


DARBE
George Friedman (Amerikalı siyaset bilimci, Stratfor’un kurucusu ve 2015 yılına kadar başkanı, Geopolitical Futures’ın kurucusu ve yöneticisi)
Geopolitical Futures, 18.7.2016

[Friedman, başarılı bir darbenin normal şartlar altında nasıl olması gerektiğini teorik olarak anlatmış, sonra da Türkiye’deki darbeyi bu çerçevede analiz etmiş]
(…)
Türkiye’deki darbe yerel saate göre Cuma gecesi gelişmeye başladı, darbeler için revaçta olan bir zaman diliminde. Kamusal alanda darbeye dair en ufak bir ipucu dahi yoktu; dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güvenlik kuvvetleri tüyo vermeseydi eğer, darbenin bu kısmı işleyecekti. İstanbul’daki tanklara ve alçak uçuş yapan F16’lara ve Ankara’daki çatışmalara dair ilk haberlerden birkaç saat sonra darbe gözle görünür bir şekilde yavaşlamış görünüyor. Caddelerde hala tanklar vardı, ama medya yayınlarına devam ediyordu ve ilk saatlerde kapatılan sosyal medya bir anda yeniden çalışmıştı.
En önemlisi Erdoğan’ın gözaltına alındığına dair hiçbir haber yoktu. Doğrusu bu bize çok tuhaf geldi; zira nerede olduğu gayet iyi biliniyordu. Marmaris’teki Mares Otel’deydi. Eğer ki biz bunu biliyorsak herkes biliyor olmalıydı. Saklanmıyordu. Özenle seçilmiş bir ekibin onu alıp götürmek için helikopterlerle gelmekte olduğunu zannediyorduk. Darbeyi planlayanlarının dakikası dakikasına ayrıntılı planlarına sahip olmadığımızdan, biz ilk yaptıkları şeylerden birinin bu olacağını düşünüyorduk.
Son olarak, dikkatimizi çeken ve darbe yapanların kontrolü ele aldıklarını gösteren iki şey duyduk: Birincisi, medya kuruluşlarının yayınları kesilmeye başlandı. Devlet kanalı TRT ele geçirildi ve spikerleri yayınları henüz kesilmeden evvel darbe destekçilerinin hazırladıkları bir bildiriyi okumaya zorlandı. Hürriyet gazetesinin de ele geçirildiği ve çalışanlarının rehin alındığı haberleri geldi. İkincisi ve daha önemlisi, laikliğe bağlı bir rejim ve cuntacı ekibin ilanı zorunlu bildirisi ele geçirilen televizyon istasyonlarında yayınlandı. Bu arada iletişim kesildi; biz de Erdoğan’ın gözaltına alındığını zannettik ve muhtemel muhaliflerin yakalandığından da emindik. İşte bütün bunlar bize darbe başarıya ulaşıyormuş izlenimi verdi.
Bundan sonra tuhaf bir şey meydana geldi. Erdoğan, darbecilerin yayınını kesmekte başarısız olduğu CNN Türk’e bağlanarak açıklama yapmaya başladı (darbeciler, dalga aleyhlerine döndükten sonra yayını kestiler). Bu, darbeler hakkında bildiğim bütün her şeyin henüz hala sahneye konamamış olabileceğinin bir göstergesiydi. Erdoğan iPhone kullanarak FaceTime üzerinden röportaj verdi. Cumhurbaşkanı tutuklanmamıştı, tüm medya kuruluşları kontrol altında değildi ve Erdoğan halkına sesleniyordu. Darbenin başarılı olduğu varsayımımız böylece yerle bir oldu.
O halde soru şu: Darbe yapanlar nasıl olup da medya kuruluşlarını ele geçirmeyi eşzamanlı koordine edememişlerdi? Erdoğan’ı nasıl tutuklayamamışlardı? Erdoğan’a sadık zırhlı birliklerin ona karşı olanlarla çarpıştığına dair henüz ortada herhangi bir işaret yokken bütün bunlar nasıl meydana geliyordu? Eğer alttan alta bir karşı-darbe işliyor idiyse, dünyanın en büyük ve en kalabalık şehirlerinden biri olan İstanbul’da darbeci güçler nasıl olup da ihbar ediliyordu da karşı-darbeciler edilmiyordu? Bir helikopterin meclise ateş edip durduğu Ankara’da bazı çatışmalar sürmekle birlikte, biliyorduk ki başarısız darbelerde genellikle amansız çatışmalar olur.
Aslında baştan itibaren biz bu soruları düşünmüştük. Türkiye’nin yetenekli bir iç ve dış istihbarata sahip olduğu ve Erdoğan’a sadıklar ağı bulunduğu şüphesiz. Bu dikkate alındığında nasıl oluyor da hiç fark edilmeden darbe hazırlıkları yapılabiliyordu? Erdoğan ordunun teşkil ettiği tehdidin hep farkındaydı ve hatta daha evvel bazı askeri personeli darbe planlamaktan dolayı tutuklattı da. O dikkatsiz biri değil. Birçok ülkeden farklı olarak Türkiye, profesyonel ve görünüşte sadık bir istihbarat servisine sahip. Darbeyi planlayanlar nasıl fark edilmedi? (Tamamen bir spekülasyon olsa da) bizim bu konudaki en iyi açıklamamız şu: Üst düzey istihbaratçılar da bu darbenin içinde olmalı.
Darbe büyük ölçüde suya düşmüş olsa da tamamen sona ermiş gibi görünmüyor. Bir ara darbeciler televizyonda bildirilerini okuttu, daha sonraki bir anda askerlerin konuşlandığı Taksim Meydanı polislere teslim edildi. Ardından Erdoğan bu kez İstanbul’da ortaya çıktı, insanlara hükümeti desteklemek için sokaklara dökülme çağrısı yaparak ve Pensilvanya’da yaşayan Türk İslamcı âlim Fethullah Gülen’in darbenin planlayıcı olduğunu ilan ederek. Erdoğan ABD’den Gülen’in iadesini talep etti.
Bu tuhaf hikayede belki de tek garip kaçmayan şey olan Pensilvanya’da yaşayan yaşlı bir âlimin darbenin arkasında olduğu iddiası üzerinde durup düşünmemiz lazım. Gerçekten onun darbenin arkasında olup olmadığını bilmiyorum; ama bir zamanlar Gülen’le müttefik olan Erdoğan’ın şimdilerde cemaatle arası iyice açılmış durumda, öyle ki Gülen’e bağlı olanların çoğunu bulundukları makamlardan temizliyor. Dolayısıyla Gülen’e gönül verenlerin bu konuyla bir bağlantısının olduğu düşüncesi öyle akıl almaz bir şey değil.
Ardından Erdoğan binlerce insanın tutuklanması emrini verdi. Başarısız bir darbenin ardından insanların tutuklanması beklenen bir şeydir. Ama Erdoğan’ın başyaveri Albay Ali Yazıcı’nın da aralarında olduğu tutuklananlar listesi o kadar kabarık ki bu listeyi bu kadar kısa bir sürede nasıl hazırladıklarını anlamak gerçekten zor. Sanki liste daha evvelden şekillenmiş ve işleme konmaya hazırmış gibi görünüyor.
Bunun üç açıklaması var: Birincisi, darbeyi sahneye koyanlar tamamen beceriksizdi. Gerçekten de bu dönemde bir darbeyi hayata geçirmek yitik bir maharet. Ancak cumhurbaşkanını tutuklamak gerektiğinin farkında olmak öyle çok da büyük bir tecrübe gerektirmiyor. İstanbul’un kapılarını Erdoğan’a ardına kadar açtılar ve Erdoğan da bundan faydalandı.
İkinci ihtimal, darbenin içine çok daha evvelden sızılmış olması. Böylelikle cumhurbaşkanı yüksek güvenlikli bir koruma altında tutulmuştur, her adım -neler yaşanacağına dair tamamen teyakkuz halinde olan- Erdoğan’ın ekibi tarafından beklenmiş ve yönlendirilmeye çalışılmıştır. Tutuklanma listesi, Erdoğan darbeye katılacakları daha evvelden bildiğinden zaten hazırdır. Diğer bir deyişle, Erdoğan bunu biliyordur ve kimin katılacağının netleşmesi ve böylece alacağı sıkı önemlerin meşruiyet kazanması için darbenin devreye girerek başarısız olması amacıyla süreci kendi haline bırakmıştır.
Zaten medyayı çalkalayan üçüncü ihtimal de şu: Darbeyi kendisi sahneye koymuş ve askeriyede ve istihbaratta temizlik harekatı için bir bahaneye kavuşmak amacıyla başarısız darbe görüntüsünü bizzat planlamıştır. Bu ona aynı zamanda Türkiye’ye ihtiyacı olan ABD’yle Gülen’in kaderi üzerinden bir yüzleşme fırsatı da yarattı. Gülen’in darbe tezgahladığını ileri sürmek suretiyle ABD’yi en azından pasif işbirlikçilikle suçladı.
Hangisinin doğru senaryo olduğunu bilmiyorum ve belki de dördüncü ve beşinci ihtimaller de vardır. Ama net olan bir şey şu: Gerekçesi her ne olursa olsun bu darbe, akla hayale gelebilecek en beceriksizce girişim gibi görünüyor. Erdoğan bu süreçten daha evvel olduğundan çok daha güçlü bir şekilde çıktı ve şu anda istediği herkesi ihanet suçlamasıyla tutuklayabilir. Son olarak bütün bu olan bitenin neticesinde Türkiye’yle ABD, görünüşte Gülen üzerinden yürüyecek, ama aslında çok daha derin bir bölgesel güç ve bu gücün nasıl uygulanacağı problemi üzerinden karşı karşıya gelecekler gibi görünüyor. İslam Devleti’yle nasıl başa çıkılacağı sorusu, Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğinde merkezi bir rol oynayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder