11 Ağustos 2016 Perşembe

G.BJORNSON: RUSYA’DA 5. KOL, TÜRK-RUS İLİŞİKLERİNİ NASIL BOZMAYA ÇALIŞIYOR

Darbeleri mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz


RUSYA’DA BEŞİNCİ KOL, BAŞARISIZ DARBE TEŞEBBÜSÜ AKABİNDE TÜRK-RUS İLİŞİKLERİNİ NASIL BOZMAYA ÇALIŞTI

Gunnar Bjornson (Makale yazarının ismi müstear olabilir)
Katehon, 27.7.2016 (Alexandr Dugin’i danışma kurulunda yer aldığı Avrasyacı düşünce kuruluşu)

Tercümeler: Zahide Tuba Kor

Türk kalkışması: Dış politika paradigmasındaki değişime bir tepki
(…)
Kalkışma, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya’dan özür dileyerek Türk dış politikasını radikal bir şekilde değiştirmesinin akabinde gerçekleşti. (…) Yine Başbakan Yıldırım da Suriye ve Irak da dahil tüm komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurma sürecine gireceklerini dillendirmişti.
Bundan evvel ise yeni Osmanlıcılık doktrininin sorumlusu ve geçtiğimiz on yılda Türk dış politikasının mimarı olan, ayrıca ABD, Katar ve Müslüman Kardeşler’le çok yakından bağlantıları bulunan eski başbakan Ahmet Davutoğlu istifa etmişti. Ardından Erdoğan, tüm dış politika stratejisini yeniden gözden geçirmeye ve Türkiye’nin bağımsız bir şekilde gelişmesini savunan Kemalistlerin ısrarcı olduğu realist pragmatizm çizgisine dönmeye başladı.
Davutoğlu’nun yayılmacılığa ve devrim ihracı girişimlerine yol açan küresel İslamcı projesinin merkezinde yer alan neo-emperyal Türkiye anlayışı yerine Erdoğan ve Yıldırım, fiilen Türkiye’yi her şeyden evvel bir ulus-devlet olarak gören Kemalist paradigmaya döndü. Dış politika stratejisindeki bu değişim, Avrasyacı Kemalistlerle temasların artırılmasıyla başladı. Bu noktada Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek, Moskova ve Şam’la gayriresmi bağlar kurmak suretiyle özel bir rol oynadı. Rus stratejisi ve ittifakı tam ilk meyvelerini vermeye başlamıştı ki darbe teşebbüsü başladı.

Rus medyasının dezenformasyonu
Türkiye’deki darbe sırasında ve akabinde Rus medyası dezenformasyonlarla doldu. Darbe tertipçileri, onların özellikleri ve arkalarındaki güçler hakkındaki bilgiler kasten çarpıtıldı. Böyle bir kitlesel ve koordineli bir hareket, Rus uzmanların yetersizliğinden ziyade, Türkiye-Rusya yakınlaşmasını engellemeye dönük saldırgan bir stratejinin ürünü demek mümkün. Bu dezenformasyon stratejisi özetle şu tezleri yayıyordu:
o       Darbe, Erdoğan’ın (Suriye’de milli olmayan politikalardan tutun Rusya’yla ilişkilere kadar) politikalarındaki İslamcı temayülden rahatsızlık duyan Kemalistler tarafından örgütlendi tezi… Oysa bu darbe, yeni Osmanlıcılıktan vazgeçilerek vatanperver Kemalistlerle yakınlaşıldığı bir dönemde meydana geldi.
o       Kemalistler Atlantikçi ve Amerikan destekçisi tezi... Oysa bugünün Türk Kemalistlerinin çoğu, büyük ölçüde ABD’nin tehdit ettiği Türk milli egemenliğinin destekçisi konumunda.
o       Darbe geçmişteki baskılara karşı ordunun bir intikamıydı iddiası… Oysa darbeyi tertipleyenler, -Erdoğan’ın Gülencilerle ittifak halinde ordu komuta kademesindeki Kemalistler yerine kendisine sadıkları geçirmeye çalıştığı dönemde- Ergenekon ve benzeri davalarla Avrasyacı Kemalistleri bertaraf etmek için elinden gelen her şeyi yapan gruptu.
o       Darbe falan yok, bütün herşeyi Erdoğan kendisi tertipledi iddiası... Aslında bu iddia, Gülen destekçilerinin resmi görüşü olup bizzat Fethullah Gülen tarafından dile getirildi ve Batı medyası da bunu yaydı.

Putin’e ve Erdoğan’a etki
Medya ve uzman düzeyindeki bu dezenformasyonun amacı, Türkiye’de yaşanan süreçle ilgili yanlış bir resim sınarak Rus liderliğini ve halkı yanıltmak ve ardından da Rusya’yı yanlış yapmaya veya uygun olmayan adımlar atmaya sevk etmekti. Başarısız darbe teşebbüsünün akabinde Türkiye-ABD-NATO arasındaki münakaşa sırasında Rusya, durumu gerektiği şekilde anladı ve Beşinci Kolla mücadelesinde Moskova, Erdoğan’ı destekleyerek ve NATO’yla ilişkilerinin bozulması halinde Türkiye’ye yardımcı olma istekliliğini göstererek durumdan azami derecede istifade etmeyi başardı.
Ayrıca Rus medyasında Türk cumhurbaşkanına yönelik olumsuz hissiyatın yaratılması sırasında Gülen destekçilerinin görüşlerini dillendirmelerine ve ayrıca Rus uzmanlar üzerinden Batı’nın ve Gülen’in propagandasının yapılmasına fırsat tanındı. (…) Böylece asıl hedef, Rusya’nın resmi pozisyonu hakkında yanlış bir intiba uyandırmak, Rus pozisyonunu gönülsüz ve kısmen Batı’yla uyumlu gibi sunmak ve Rus liderliğinin Erdoğan’ın bir müttefiki olamayacağını, Washington’la Ankara’nın çatışması halinde ona destek çıkamayacağını göstermekti.


SVOP ve Atlantikçi Ağı

Uzman düzeyindeki dezenformasyon kampanyasının ana merkezlerinden biri, Dışişleri ve Savunma Politikası Konseyi (Rusça kısaltmasıyla SVOP) ve onunla bağlantılı Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi idi. 1990’larda Amerikan küreselci Dış İlişkiler Konseyi (CFR)’nin bir şubesi olarak 1990’larda kuruldu. Bu konsey, gerek liberal Batıcıları gerekse 1990’lardaki taklitçi yurtseverler olan liberalleri bir araya getirdi.
SVOP’un kurucusu ve eski başkanı Sergey Karaganov, darbecilerin Gülen destekçileri değil de Kemalistler olduğunu ilk ilan edenlerdendi. Bu dezenformasyon Türkiye’deki darbe öncesi ve sırasında gerçek güç dengelerini çarpıtmak anlamına geliyor. Karaganov Interfax’a şunları söyledi: “Türkiye’de işler her zamanki gibi. Askeri elit geleneksel olarak İslamcılık karşıtı bir temayülde. Geçen sene Rus uçağının düşürülmesi Türk elit içinde bir iç mücadele olduğunu göstermişti. Bu elit içi çatışmanın ve ordunun İslamcı temayülden duyduğu rahatsızlığın mevcut duruma yol açtığı çok açık.”
Türk hükümetini desteklemek yerine Karaganov beklemeyi önerdi: “Moskova beklemeli; çünkü kontrolü ele geçirebilecek durumdaki ordunun ne teklif edeceğini anlamak önemli.” [Z.T.K. Karaganov’un Interfax’a yaptığı açıklamaların ayrıntılarına http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/rus-uzmanlar-darbeyi-nasil-gordu.html linkinden ulaşabilirsiniz]
SVOP’un şu anda başında bulunan Fyodor Lukyanov da darbenin huzursuz Kemalistlerce yapıldığına atıfta bulundu. Darbede Amerikan parmağına dair kanıtlardan bahsetmemeyi tercih etti ve yine Türkiye’nin Rusya’yla yakınlaşmasının, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Avrasyacı Kemalistlerin desteğini kazanmasını sağladığına hiç değinmedi. Bunun yerine olan biten sanki İslamcılarla laik ordu arasında bir çatışmaymış gibi yanlış bir resim çizdi: (…)
Lukyanov, Rus-Türk yakınlaşmasına ilişkin şüpheciydi. Resmi Rus Gazetesi’ndeki makalesinin son paragrafında Türkiye’ye olumsuz bir tavır takındı: “Ancak Moskova’nın son olayları unutup yeni bir stratejik işbirliği sayfası açmaya hazır olduğunu pek de beklememek lazım. Hele de Türk siyasi sisteminin istikrarının ispatlanması gerekirken.” [Lukyanov’un “Russia in Global Affairs” için kaleme aldığı ve Türkiye’deki darbenin Rusya için ne anlama geldiğini analiz ettiği makaleye http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/flukyanov-turkiyedeki-darbe-rusya-icin.html linkinden ulaşabilirsiniz.]
SVOP’un diğer bir üyesi ve Rus Dünyası Vakfı Başkanı Vyacheslav Nikonov, diğerleri gibi darbe tertipçilerinin Kemalistlerle bağlantılı olduğuna inanıyor. Aynı zamanda (tıpkı Gülen’in dilinden konuşarak) darbenin Erdoğan tarafından tertiplenen bir komplo olduğunu iddia ediyor. (…)
Diğer SVOP mensupları gibi o da liberal taifeden (…)
Rus Dışişleri Bakanlığı himayesindeki Rusya Dış İlişkiler Konseyi Genel Başkanı Andrei Kortunov da darbeyi Erdoğan’ın tertipletmiş olabileceği görüşünün önde gelen destekçilerinden. (…)
Ayrıca Kortunov, Türk Kemalistlerinin Batı’yla yakınlaşmayı desteklediğini ve darbeye katıldığını söyleyerek kamuoyuna ve hükümete yanlış bilgi verdiği çok açık: (…)
(…) Kortunov ayrıca USAID tarafından finanse edilen Amerikan Ulusal Vakfı’nın bir kolu olan Yeni Avrasya Fonu’nu yönetmeye devam ediyor.
(…)

Rusya ve İsrail’in yurtseverleri
Gülen’in ve Rus uzmanları arasında Batı yanlısı nüfuz ağlarının görüşlerinin, Ortadoğu Enstitüsü (daha evvelki ismiyle İsrail Araştırmaları Enstitüsü) başkanı ve Rusya’daki en önemli İsrail lobilerinden biri olan Rus Yahudi Kongresi eski başkanı Yevgeny Satanovsky tarafından da paylaşılması hiç şaşırtıcı olmadı. [Z.T.K. Satanovsky ve başında bulunduğu Ortadoğu Enstitüsü yıllardır büyük paralar dökerek Türkiye aleyhine –içinde yalan ve iftiraların da olduğu- yazılar yazdırtmaktadır.] Satanovsky, bu darbeyi istenmeyen kişileri bastırmak için bizzat Erdoğan’ın kendisinin tezgâhladığı hikayesini pazarlayanların en başında geliyordu. Histerik yorumları darbenin başarısızlığından etkilendiğini gösteriyor. Bunun sebebi General Akın Öztürk’ün bir zamanlar askeri ataşe olarak görev yaptığı İsrail’le eski yakın bağları olabilir. Satanovsky’nin histerisi yazdığı şu satırlardan da görülebilir: “Kurulmakta olan diktatörlüğün ülkeyi Atatürk Türkiye’sinden bir İslami cumhuriyete çevireceğine şüphe yok. Bir zamanlar Avrupa’da Almanların Führer’i vardı, şimdi de Türklerin Führer’i olacak.”
Şaşırtıcı olan ise Rusya Stratejik Araştırmalar Enstitüsü (RISS)’nün en önemli uzmanı Adzhar Kurtov’un da liberaller, İsrail lobicileri ve Batılı vakıfların çalışanlarıyla aynı pozisyonu alması: “Özellikle Türk meclisinin ülke siyasetinde hiçbir etkisi bulunmuyordu, hal böyleyken ona saldırmaya gerek yoktu ki… Darbecilerin insafsızlığını göstermek, itibarını sarsmak amacıyla birilerinin Türk devletini hedef alıp vurduğu teorisini dikkate almalıyız.”
Uluslararası İlişkiler Federasyon Konseyi Başkanı Konstantin Kosaçev, darbe gecesi kalkışmanın Kemalistlerle Erdoğan’ın İslamcıları arasındaki ihtilaftan kaynaklandığını söyleyip Rusya’ya bu ihtilafa müdahale etmeme çağrısı yaptı: (…)[Z.T.K. Kosaçev’in Interfax’a yaptığı açıklamaların ayrıntılarına http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/rus-uzmanlar-darbeyi-nasil-gordu.html linkinden ulaşabilirsiniz]
Kremlin’in propagandacısı olarak nam salan Nikolai Starikov bile yanlış bilgiler yaydı. Gülen’in darbedeki izlerini göz ardı etti. (…) Darbeden evvel Türk dış politikasındaki büyük ölçekli değişimi görmezden gelerek “Türkiye Rusya’nın bir dostu değil” diye yazdı.
Hatta açıkça yalan söyleyerek darbecilerin ordu içinden Erdoğan’ın Rusya’yla ilişkileri bozmasından rahatsızlık duyan bir ekip olduğunu dahi yazdı: “Darbenin sebepleri çok daha derin. Ordu genel olarak Erdoğan’ın adımlarından rahatsız. Bence Rusya’yla çatışma rahatsızlıkların nedenlerinden biri.”
Düzmece darbe hikayesini ilk yayanlardan biri olan St. Petersburg Modern Ortadoğu Merkezi Başkanı ve İstanbul’daki (muhtemelen Gülen ağıyla da bağlantıları bulunan) Rus Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Gumer Isayev açıkça Gülencileri destekledi. Darbe gecesi Komersant gazetesine verdiği “uzman görüşü” bakın nasıldı: “Her şey adeta bir komedi, hükümetin bizzat kendisinin sahneye koyduğu bir tiyatro. Bundan Erdoğan kazançlı çıkıp anayasayı değiştirecektir. Eğer ki bu gerçek bir darbe teşebbüsü olsaydı daha iyi bir hazırlık yapılırdı.”


Medya’nın işleri

Devlet medyası da “Kremlin yanlılığı”yla meşhur olanlar da dahil genel olarak Rus medyası kamu menfaatleri noktasında en iyi şekilde çalışmadı.
Darbe gecesi Russia Today (RT) kanalı baş editörü Margarita Simonyan neşesini hiç saklamadan twitter hesabında şunları yazdı: “Türkiye’de darbe teşebbüsü var, bir başka deyişle darbe bahanesi altında iktidarın dizginleri daha da sıkma teşebbüsü...”
(...)
RT internet sitesindeki yazısında uzman Semen Bagdasarov, isyancıları “yurtsever subaylar” olarak niteledi: “Yurtsever subaylar her şeyi göze aldılar ve ya hep ya hiç ilkesiyle hareket ederek bir darbeye kalkıştılar. Ama tabii ki çok güçlü değillerdi.”
Dahası RT Gülen’in yayın organı gibi çalıştı. Gülen’in Amerikan gizli servisiyle bağlantılarına dair tek bir söz dahi sarf etmeyip onu dinler ve kültürler arası diyalogun savunucusu bir vaiz olarak sundu.
RT yayınları Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmasına şüpheyle yaklaştı. Buna iyi bir örnek “Kalkışma Sonrası” başlıklı makaleydi.
RT internet sitesi bu konuda beş makale yayınladı ve hepsi yanlış bilgilerle doluydu.
Birisinde Erdoğan’ın akli dengesi olmadığı ve isyancıların yurtsever saiklerle harekete geçtiği yazıyordu. Darbeyi bastırmanın Türkiye’ye olumsuz sonuçları olacağı, “demokrasinin tehdit altında olduğu” değerlendirmesi yapıldı.
(...)
Bir diğeri Semen Bagdasarov’un Erdoğan karşıtı söylemiydi ve Türkiye’de Atatürk heykellerinin toplu olarak yıkıldığı yalan haberini yaydı. Gerek Semen Bagdasarov gerekse Fyodor Lukyanov Türkiye’nin Rusya ve İran’a yakınlaşma ihtimali konusunda şüpheci yorumlar yaptılar. “Kremlin yanlısı siyasi uzman” olduğu zannedilen Abzalov, çok açık olmasına rağmen darbeyi Batı’nın tertiplemediği ısrarıyla dikkat çekti. ABD’nin Erdoğan’a bir şekilde muhtaç olduğu iddiasında bulundu.
Bir diğer yazı ise Gülen’in Atatürkçü prensipleri savunduğu argümanıyla Gülencilerle Kemalistleri birbirine karıştırdı. Gülen’in çizgisinden giderek darbeyi Erdoğan’ın kendisinin tertiplettiği argümanı da tekrarlandı.
Komsomolskaya Pravda muhabiri Daria Aslamova isyancıları destekleyerek sıkı bir Türkiye karşıtı duruş sergiledi. Amerikan yanlısı komplocu grubun teşebbüsünü tüm Türk ordusunun Erdoğan’dan rahatsızlığına indirgedi. “(...) Bir diktatörden kurtulmak için ordu kullanılır. Bu, sözkonusu güçlerin çaresiz bir girişimiydi. İstanbul’un bu darbeye destek vermemesine çok şaşırdım, çünkü İstanbullular Erdoğan’dan fena halde nefret ederler.”
Birçok vatanperver medya kuruluşu Uluslararası Bilimsel Kalkınma İşbirliği Enstitüsü Başkanı Arif Asalıoğlu’nun görüşlerini yayınladı. Aldığımız bilgilere göre Asalıoğlu, Rusya’daki Gülen ağının temsilcisi [Z.T.K. Eski Türk-Rus Kültür Merkezi genel müdürüymüş]. (...) Asalıoğlu’nun Gülen’in resmi duruşunu destekleyen bir makalesi, Modest Kolerov’un Regnum Haber Ajansı internet sitesinde yayınlandı.
Rusya medyasındaki diğer “yurtsever” yayınlar gibi nakanune.ru internet sitesi de düzmece darbe teorisini aktif şekilde savundu. Resmi haber servisi Vesti de buna dahil.
Hatta Rus haber ajansı TASS dahi provokatörlerin oyunlarına gelerek darbe gecesi Erdoğan’ın Türkiye’den kaçtığı yalanını yaydı.
(...)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder