18 Ağustos 2016 Perşembe

ARAP MEDYASINDA TÜRKİYE'DEKİ DARBE

Darbeleri mazur gören veya gösteren herkesi kınıyor, darbecileri lanetliyoruz



İÇİNDEKİLER

TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBEYE ARAP DÜNYASINDA YÖNETİCİLERİN VE HALKIN TEPKİSİ FARKLI
Taylor Luck (Ürdün’de yaşayan The Christian Science Monitor Ortadoğu muhabir ve Washington Post özel muhabiri gazeteci ve yazar)

MISIRLILARIN TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBEYE TEPKİLERİ: BİR DAHA OLMASIN DEYİP DURDUM
The Middle East Eye
Güvenlik gerekçesiyle adı verilmeyen bir Mısırlı gazetecinin yazısı

ARAP MEDYASI TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBENİN SUNUMUNDA ÇUVALLADI
The New Arab

TÜRKİYE’DEKİ DARBE MISIR MEDYASI DIŞINDA HER YERDE BAŞARISIZ OLDU
Ahmed Magdy Youssef (İsveç’te küresel medya üzerine yüksek lisans yaptı; 2011’den bu yana Mısır medyası üzerine araştırmalarını sürdürüyor)

ARAP TV KANALLARI TÜRKİYE’DEKİ DARBEYE İLİŞKİN HABERCİLİKTE TÖKEZLEDİLER
Arab News


Ayrıca Birleşik Arap Emirlikleri’nin darbedeki rolüyle ilgili 3 yazıya http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/birlesik-arap-emirliklerinin-darbedeki.html ve David Hearst’ün “Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye’deki darbe tezgahçılarına para akıttı” başlıklı yazısına da http://ortadogugunlugu.blogspot.com.tr/2016/08/darbeleri-mazurgoren-veya-gosteren.html linkinden ulaşabilirsiniz.


Tercüme: Zahide Tuba Kor


TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBEYE ARAP DÜNYASINDA YÖNETİCİLERİN VE HALKIN TEPKİSİ FARKLI
Taylor Luck (Ürdün’de yaşayan The Christian Science Monitor Ortadoğu muhabir ve Washington Post özel muhabiri gazeteci ve yazar)
Christian Science Monitor, 20.7.2016

Ortadoğu’nun dört bir yanında halklar, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın askeri darbeyi bastırmasını demokrasinin bir zaferi olarak kutluyor; her ne kadar Erdoğan’ın iktidarını sürdürmesine hükümetlerinin tepkisi çok daha mesafeli olsa da.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın zaferi Arap dünyasının büyük bir kesiminde sevinçle kutlandı. Cuma gecesinden cumartesi öğleden sonraya kadar Arap başkentlerindeki şoförlerin kulakları arabalarının radyolarına, esnafınsa gözleri dükkanlarındaki televizyonlarına yapışmış; birçoklarının hayal dahi edilemez saydığı bir şeye şahit oluyorlardı: demokratik yollardan seçilmiş bir İslamcının askeri bir darbeyle karşı karşıya kalıp da zafer kazanmasına...
Bazı çevrelerde Erdoğan’ın zaferi o denli büyük bir sevinçle karşılandı ki Ürdünlü Muhammed Dahamşeh gibi nice Arap vatandaşlar darbe esnasında dünyaya gelen bebeklerine Recep Tayyip ismini koydular. Hükümet kaynaklarına göre bu sene doğan 18 Ürdünlü bebeğe Sayın Erdoğan’ın ismi verilmiş.
Birçok Mısırlı için Erdoğan’ın zaferi, (…)
Kahire’den Hasan Muhammed isimli bir esnaf, telefonla gerçekleştirdiğimiz bir mülakatta dedi ki “Müslüman Kardeşler birçok hatalar yaptı, ancak istifa ettirmek için başka bir yol denemeliydik.”
Ancak Erdoğan’ın cazibesi İslamcılığın çok ötesine geçiyor; onun kendine mahsus bir muhafazakâr İslamcı siyaset tipi var.

Ortadoğu ekseni
Erdoğan’ın Arap dünyasındaki itibarı yıllar evveline gidiyor (…)
2003 Irak işgalinde Amerikan öncülüğündeki koalisyonun Türk topraklarını kullanmasına izin vermemesinin yanı sıra Gazze’ye desteği ve İsrail’le arasının açılması Arap vatandaşlarının duruşuyla örtüştü.
2012’de Pew Araştırma Merkezi’nin Tunus, Ürdün, Lübnan, Mısır, Türkiye ve Pakistan vatandaşlarıyla gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, ankete katılanların %63’ü Erdoğan’ın Türkiye’sini dini ve siyasi alanda bir rol model olarak görüyordu. %65’in Erdoğan ve %70’in Türkiye hakkında gayet olumlu fikirleri vardı ki bu oranla sözkonusu kategorideki tüm ülkeler ve tüm liderler arasında en başı çekiyordu. 
Uzmanların çoğuna göre sonraki yıllarda Erdoğan’ın bölgesel duruşu Arap Baharı’nda Ankara’nın İslamcılara destek çıkmasıyla belirgin bir darbe aldı.
(…)
Atlantik Konseyi Refik Hariri Ortadoğu Merkezi’nden kıdemli araştırmacı H.A. Hellyer şunları söyledi: “Bence (Erdoğan’ın popülaritesi), Filistin yanlısı ve Esed karşıtı dış politika duruşundan ve ayrıca Türkiye’nin ekonomisini kıskanılacak denli parlak ve bağımsız bir seviyeye getirmesinden çok daha fazlası.”

Mesafeli tepki
Vatandaşlarının aksine Arap yönetimlerinin Erdoğan’ın zaferine tepkisi, Türk cumhurbaşkanıyla sıklıkla gergin seyreden ilişkilerinin altını çizercesine çok daha kısık sesliydi.
Amman merkezli el-Kuds Siyasi Araştırmalar Merkezi Direktörü Oraib Rantawi’ye göre, “Arap ülkelerinde halkların Türkiye’ye yönelik tutumuyla yönetimlerin resmi yaklaşımı arasında bir fark var. Yönetimler, kendisini İslam ve Arap dünyasının bir lideri olarak sunan Erdoğan’ı bir rakip görüyorlar ve onun kitleler arasında itibar kazanmasını izlemekten hiç de memnun değiller.”
Suriye’de ise Türkiye’deki olaylara tepki çok daha farklıydı. (…) Başlangıçta darbe haberi Esed rejiminin kalelerinde sevinç gösterileriyle kutlandı; gelen haberlere göre Erdoğan’ın sonunun geldiğini zannederek hükümete bağlı birlikler sokaklara çıkıp mutluluklarının bir nişanesi olarak silahlarından havaya kurşunlar sıktılar.
Erdoğan’ın darbeden sağ salim kurtulması Mısırlı karar alıcıları hayal kırıklığına uğrattı. (…)
(…)
Erdoğan’ın zaferi BAE ve Ürdün’de temkinle karşılandı (…).
(…)

Uzmanlara göre, Arap yönetimleriyle halkları arasında Erdoğan konusundaki farklılık temelde iki tarafın gelecek özlemleriyle bağlantılı. Sayın Rantawi’ye göre “Halk, Arap rejimlerine dikkatle dinlemeleri gereken bir mesaj yolladı: İnsanlar demokrasi ve siyasi reformda bir atılım, bir ilerleme konusunda son derece ümitsizler ve yine Ortadoğu’da herhangi bir başarı hikayesi duymanın özlemi içindeler.”



MISIRLILARIN TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBEYE TEPKİLERİ: BİR DAHA OLMASIN DEYİP DURDUM
Güvenlik gerekçesiyle adı verilmeyen bir Mısırlı gazetecinin yazısı
The Middle East Eye, 21.7.2016

Mısırlı bir ev hanımı ve uzun süredir Müslüman Kardeşler destekçisi olan Şirin’in Türkiye’de bir darbe yaşandığını duyduğu anda kalbi küt küt atmaya başladı. “Neredeyse ağlayacaktım” dedi ve ekledi: “Mısır’da aynı senaryoyla tecrübe ettiğimiz anları hatırladım.”
Güvenlik nedeniyle soyadını söylemeyen Şirin bütün gece uyanık kalıp televizyondan haberleri seyrettiğini anlattı. “Eşim, endişelenme burada yaşanan orada tekrarlanmaz” dedi diye de ekledi.
(…) bir başka ev hanımı olan Şeyma Sabri ise bambaşka bir gözle olan biteni seyretmiş. Ona göre bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “intikam almak ve iktidar dizginlerini daha da fazla ele geçirmek” için sahneye koyduğu bir “şov”. Mısır’da Sisi yönetimini destekleyen Sabri “Erdoğan’ın ve halkın orduya muamele şeklinden çok üzüldüğünü” söyledi.
Geçen cuma gecesi Türkiye’deki darbe teşebbüsü haberleri dünyanın gündemine oturduğunda, tıpkı Şirin ve Şeyma gibi, Mısırlıların birçoğu da can evinden vuruldu. Mısırlılar son yıllarda hep kendi ülkelerindeki siyasetin penceresinden Türkiye’deki gelişmelere bakıyorlar ve verdikleri tepkiler de halkın halen daha ne derece derinden bölünmüş olduğuna ayna tutuyor.
Siyaset sosyologu olan el-Ahram Siyasi ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Mısır Araştırmaları biriminden kıdemli araştırmacı Ziad Akl dedi ki “(Türkiye’deki darbeyi) bizzat Mısır rejiminin bir zaferi olarak gören rejim yanlısı bir lobi var. Bir de aralarında Müslüman Kardeşlerin de bulunduğu farklı siyasi güçlerden oluşan bir hükümet karşıtı lobi var ve bunlara göre (darbenin başarısızlığı) meşruiyetin bir zaferi. Ve onlara göre Erdoğan’ın darbe sonrası attığı adımlar bir darbeyle nasıl baş edilmesi gerektiğinin bir örneği.”

“İçeriden devrim”
Uluslararası basın Türkiye’deki darbenin başarısızlığa uğradığını 16 Temmuz sabahının erken saatlerinde teyit etse de Mısır resmi ve özel gazetelerinin manşetleri Türkiye’deki iktidarı ele geçirme girişiminin başarıya ulaştığını yazıyordu.
Devlete ait el-Ahram da özel teşebbüsün bir gazetesi olan el-Mısr el-Yevm ve el-Vatan da ilk sayfalarında “Türk ordusu Erdoğan’ı alaşağı etti… Ordu yönetime el koydu ve Erdoğan’ı görevden aldı” diye yazmıştı.
Ahmed Musa, sunuculuğunu yaptığı Sada el-Balad özel kanalındaki talk şov programında ısrarla Türkiye’de yaşananın “kesinlikle bir askeri darbe olmayıp Türk silahlı kuvvetlerinin içinden bir devrim olduğu”nu söyledi. Ahmed Musa izleyicilere Türkiye’deki “devrimleri… Türk ordusu daima kazanmıştır” dedi. [Z.T.K. Bir başka Mısır medyası eleştirmeni kaleme aldığı bir yazısında bu sunucunun başka sözlerine de yer vermiş: “Erdoğan terör gruplarına milyonlarca dolar para akıttı… Erdoğan bir ders almalı: Türkiye’deki darbe ile Mısır’daki devrim arasında bir fark var. O, bıkmadan usanmadan Mısır’daki 30 Haziran olaylarını darbe diyerek yaftalamıştı.”. Ahmed Magdy Youssef, “Türkiye’deki darbe Mısır medyası dışında her yerde başarısız oldu”, 26.7.2016]
El-Beled televizyon kanalındaki bir sunucu, darbeye karşı sokaklara dökülen Türk vatandaşlarının “IŞİD’çilere benzediği”ni söyledi.
Resmi düzeyde ise Mısır, Reuters’ın haberine göre, Türkiye’deki kargaşayı kınayan ve tüm tarafları “Türkiye’nin demokratik yollarla seçilmiş hükümetine saygı duyma”ya davet eden BM Güvenlik Konseyi bildirisini engelledi. Mısır Dışişleri Bakanı daha sonra bildirinin sadece “kelimeler”ine itiraz ettiklerini söyledi.
(…)
Kahire’deki Müslüman Kardeşler destekçisi ev hanımı Şirin, Türkiye’deki darbe teşebbüsünü izlerken halk iradesinin “her şeyin üstünde” olduğu kanaatine net olarak vardığını söyledi.
(…)
“Türkiye’de Erdoğan ordu, polis, medyanın büyük bir kısmının desteğine sahip ve muhalefet partileri de onun yanında durdu. Mısır’da ise tam aksi olmuştu. Alternatif medyamız son derece zayıftı. Polisler, aileleri ve çok sayıda insan, (Mursi yönetimine karşı kitlesel protestoların yapıldığı güne atıfta bulunarak) 30 Haziran’da samimiyetle inanarak sokaklara dökülmüştü. Ümitsiz vakaydı.” dedi
Kahire’de bağımsız bir foto muhabiri olan Muhammed er-Raai ise Türkiye’deki darbe teşebbüsünün kendisine Mısır’da yaşananları hatırlatmadığını söyledi ve bunu iki olay arasında çok fark olmasına bağladı. Er-Raai, Mısır medyasının olayı ele alma şeklini “oldukça naif ve ilkel” buluyor; “Bu tür şeyleri onlardan beklemeye alıştık artık. Keyfilik, yalanlar ve cehaletle bizi korkutup durmakta ısrarcılar” diye de ekledi. Muhalefet partilerinin darbeye karşı Erdoğan’a verdiği desteği “mükemmel bir cevap” olarak görüyor: “Muhalefet partileri milletin menfaatlerini, özgürlüğü ve demokrasiyi iktidarla şahsi ihtilaflarının üzerine koydular. Mesele, bir şahıs olarak Erdoğan değil, demokrasi ideali meselesiydi.”
Bir doktor ve siyasi aktivist olan Hatem Ali, Türkiye’deki aktivistlerin Twitter mesajlarını takip ederken ilk aklına gelenin “bu darbenin Suriyeli mültecilere ve Suriye’ye vereceği zararlar” olduğunu söyledi. Yine Mısır’daki 2013 darbesini hatırladığını ve Rabia Meydanı benzeri bir senaryonun yaşanıp yaşanmayacağını merak ettiğini de ekledi: “Sürekli şunu düşünüp durdum: Acaba kaç masum insan bu uğurda hayatını kaybedecek? Erdoğan’ı destekleyen kaç insan ölmek durumunda kalacak?”
Öte yandan Ali şunları söyledi: “Ama işin sonunda Mısır ile Türkiye arasında bir kıyas yapılamaz. Zira Türkiye, -tıpkı Mısır’daki gibi- [Z.T.K. Mursi’ye muhalif bir çatı örgüt olan Temerrüd Hareketi’nin kurucusu] Muhammed el-Baradey’e veya ‘her şeyden evvel seçilmiş hükümetten kurtulmalıyız, sonrasında orduyla baş edebiliriz’ diyen siyasetçilere sahip değildi… Aramızdaki fark şu: İster Erdoğan destekçisi olsun isterse karşıtı Türkiye’deki insanların geneli, vakti zamanında Müslüman Kardeşler’in devrilmesi sürecine bizzat katılıp destek verdikleri için şu anda pişmanlıklarını dile getiren bütün Mısırlı ‘siyasetçiler’den çok daha bilinçliler ve siyasi hayatla iç içeler.”

Rabia’dan daha ürkütücü
Anavatandaki darbenin ve tasfiye harekatının ardından Türkiye’ye kaçan Mısırlılar ise geçen cuma gecesi yaşanan darbe teşebbüsü sırasında çok korktuklarını anlattılar.
Şu anda Türkiye’de bulunan Mısırlı insan hakları çalışanı Selam Eşref, başta neler olup bittiğini anlamadığını, ama askeri darbenin yaşandığını fark ettiğinde “tam bir şok” yaşadığını söyledi ve şöyle devam etti: “Mısır’da ordunun Mursi’yi gizli bir hapishanede alıkoymasını hatırladım. Erdoğan FaceTime’da göründüğünde bunun gerçekten bir darbe olduğunu kanaat getirdim; zira tamı tamına aynı şeyler Mursi’nin başına gelmişti… (Erdoğan’ın) halkı sokağa çağırması Mısır’ı hatırlattı ve kendi kendime ‘yeniden yaşanmasın ya Rabbi’ deyip durdum. Yeni bir oturma eylemleri süreci, yeni bir Rabia zihnimde canlandı. Bunu kabullenemedim.”
2013 Ağustos’unda Rabia Meydanı’nda bulunan Eşref, Türkiye’deki darbe teşebbüsünün kendisi için Rabia’dan çok daha ürkütücü olduğunu; zira Mısır’da darbeden daha sonra, Rabia Meydanı’ndaki olayların ardından aslında neler olup bittiğini idrak edebildiğini söyledi. Ama Eşref, Türkiye’deki süreç başladığında “hemen o korkuyu hissetmiş”. “Daha evvel bizzat tecrübe ettiğim her ne varsa hepsini bir bir hatırladım. İnsanlar sokaklardaydı, helikopterler onları vurup öldürüyordu, caddeler kan revan içindeydi, yanı başımızdaki protestocular vurulup bir bir can veriyordu ve ardından yaşanan bütün o katliam: Evet, şu anda yeni bir Mısır yaşanıyordu.”
Eşref, Türkiye’de sürgünde yaşayan erkek kardeşlerinin Türk halkının darbeye derhal tepki göstermesine hayran kaldıklarını ve darbe karşıtı gösterilere katıldıklarını anlattı. Darbe başarısızlığa uğradığında rahatladığını ve sınırdışı edilme korkusunun yatıştığını söyledi. O şimdi yaşanan olayları çok yakından takip ediyor.




ARAP MEDYASI TÜRKİYE’DEKİ BAŞARISIZ DARBENİN SUNUMUNDA ÇUVALLADI
The New Arab, 16.7.2016

(…)
Darbenin Mısır medyasında haber yapılma şekli ve Erdoğan’ın devrildiğine dair erken açıklamalar sosyal medyada dalga konusu oldu. Bir Twitter kullanıcısı “Darbe, Mısır gazetelerinin sayfalarında zafere ulaştı” diye yazdı.
Diğer medya profesyonelleri de darbeyi Erdoğan “hak ettiğini buldu” diyerek memnuniyetle karşıladı. Bunlardan biri Twitter da şunu yazdı: “Sonun geldi Erdoğan. Terörist Müslüman Kardeşler örgütü için kara gün.”
Ama darbenin başarısızlığa uğradığı ortaya çıktığında bazı basın mensupları sosyal medya hesaplarından darbe destekçisi yorumlarını siliverdiler.
Ala’ el-İsvani 16.7.2016’da şunu yazdı: “Ordu Erdoğan’a karşı bir darbeye giriştiğinde insanlar dediler ki işte bu, Sisi’ye meydan okuyanlara Allah’ın bir cezası; ama darbe başarısızlığa uğradığında bu defa çark edip darbeyi tertip eden Erdoğan’dı deyiverdiler. Strateji uzmanlarımızla gurur duyuyorum!”
Bir kısım ise Erdoğan’a ve politikalarına karşı dursalar da askeri darbeye karşı demokrasiyi desteklediklerini iddia ettiler. Tweetlerden biri şu şekildeydi: “Darbeye karşı çıkmak, Erdoğan’ı desteklemek anlamına gelmez. Bu, halkı desteklemek demektir. Erdoğan basın, internet ve ifade hürriyetini baskı altına alıyor. Ama alternatifi olan askeri yönetim daha beter.”
(…)
Suudilerin kontrolündeki el-Arabiya darbeyi destekleyen haber kanallarından biriydi. Kanaldaki yorumcular bu darbe teşebbüsünü Arap Baharı’yla kıyasladılar ve bir iç savaşın eli kulağında olduğu tahmininde bulundular. Kanal, Erdoğan yanlısı protestocuların fotoğraflarını vermekten kaçındı ve Boğaziçi Köprüsü’nde askerlerle selfie çeken insanların görüntülerini verdi.
Rejim yanlısı Suriye kanalları da darbeyi destekledi. Sama kanalı darbenin başarılı olduğu, insanların bunu kutladığı haberini verip Erdoğan’ın “kaçak” olduğunu söyledi. Bu kanalda Suriyeli siyaset analisti Ukail Mahfuz’a sorulan soru şuydu: “En kötü senaryo gerçekleşir de Erdoğan başta kalırsa ne olacak?”



TÜRKİYE’DEKİ DARBE MISIR MEDYASI DIŞINDA HER YERDE BAŞARISIZ OLDU
Ahmed Magdy Youssef (İsveç’te küresel medya üzerine yüksek lisans yaptı; 2011’den bu yana Mısır medyası üzerine araştırmalarını sürdürüyor)
Open Democracy, 26.7.2016

(…)
Mısır’ın haber sitesi el-Yevm es-Seb’a, sosyal medya hesabından “Erdoğan’ın devrilmesine yol açan nedenler” başlıklı bir haber yayınladı. Bu nedenlerden en önemlisi Erdoğan’ın Mısır’a karşı düşmanlığıydı.
(…)
CBC adlı özel kanalda bir talk şov programının sunuculuğunu yapan Hayri Ramazan, Türkiye’deki askeri darbeyi bir “devrim” ve Erdoğan’ın 30 Haziran Devrimi sonrası Mısır’a yönelik politikalarına bir “misilleme” olarak niteledi.
Bir diğer sunucu Usame Kemal ise önce Erdoğan’ın CNN Türk’e cep telefonu üzerinden bağlanıp halka seslenmesini alaya aldı, ardından el-Yevm es-Seb’a haber sitesinin stratejisini benimseyerek kanlı darbeyi, “insanların sempatisini ve son dönemde düşen popülaritesini yeniden kazanmak için Erdoğan’ın tezgahlamış olabileceği”ni iddia etti.
Bazı Mısırlı gazeteciler darbe teşebbüsünün ilk saatlerinde sosyal medya hesaplarından düşüncelerini dile getirdiler. Tanınmış gazetecilerden ve aynı zamanda milletvekili Mustafa Bekri Twitter da şöyle yazdı:  “Türk ordusu yönetime el koyduğunu ilan etti. Erdoğan, cehenneme kadar yolun var”. Bir diğer tartışma yaratan tweetinde “Erdoğan gitti, Esed kaldı. Çok yaşa Suriye Arap Ordusu. Erdoğan bir savaş suçlusu olarak yargılanmalı” diye yazdı.
Bir diğer meşhur sunucu Yusuf el-Hosiny, Erdoğan’ın devrilmesinden aldığı hazla şunu yazdı: “Türkiye’de ne olup bittiğini anlatmak için tüm dünyada şu ifadeler dolanıp duracak: iktidarın el değiştirmesi, anayasal meşruiyetin yeniden tesisi, Erdoğan’ın devrilmesi, diktatörün görevinden azledilmesi ve Erdoğan’ın ilelebet düşüşü.”
Ordunun televizyon ekranlarından yönetime el konduğuna dair bir bildiri okutmasından kısa bir süre sonra Mısır resmi ve özel kanallarının alt yazılarında şu haberler akıyordu: “Türkiye’de ordu yanlısı göstericiler Erdoğan aleyhine sloganlar atıyor”, “Erdoğan ve ailesi sığınma talebiyle Almanya’ya kaçtı”, “Erdoğan iktidarını korumak için ortalığı kan gölüne çevirmekle tehdit ediyor” vs. Bunları görmek gerçekten çok acıydı.

Beklenen tepki
Hüsnü Mübarek döneminde Mısırlı gazeteciler iki kampa ayrılmıştı: cumhurbaşkanının yanında olanlar veya ona karşı duranlar. Bugün ise Mısırlı gazeteciler askeri yönetimin yanında saf tutuyor. (…)
Kısa şunu söyleyebiliriz: Mısır ile Türkiye arasındaki düşmanlık öyle kısa sürede sona ermez, hele de Sisi ve Erdoğan başta kalmaya devam ederken. Mısır medyası bu siyasi oyunu oynamaktan gayet mutlu görünüyor.



 ARAP TV KANALLARI TÜRKİYE’DEKİ DARBEYE İLİŞKİN HABERCİLİKTE TÖKEZLEDİLER
Arab News, 18.7.2016

(…)
Saatlerce olayları canlı yayında vermelerine ve Türk televizyonlarından görüntüleri aktarmalarına rağmen darbeyi haberleştirmelerindeki farklılıklar çok açık bir şekilde her kanalın Türkiye’yle ilişkileriyle doğrudan bağlantılıydı. (…)
Ayrıca birçok Arap uydu kanalı, olayları canlı yayında doğru bir şekilde aktaracak Türkçe bilen tercüman bulma konusunda hazırlıksızdı. Bu yüzden siyasi analiz yapmak yerine Erdoğan’ın konuşmasını ve diğer kilit anları tercüme eden birer tercüman gibi işlev gören siyaset uzmanlarına başvurmak zorunda kaldılar.
Daha da beteri birçok kanal ortalıkta dolanan söylentileri haber yaparak ardından defalarca izleyicilerden özür dilemek zorunda kaldılar. Diğer bir kısım ise yanlış haberleri olayların hala karmaşık ve belirsiz olduğu gerçeğiyle haklı çıkarmaya kalkıştırlar. (…)
(…) Kanalların sahadaki gerçeklikleri aktaracak Türkiye muhabirleri yoktu. 
(…)
Arap kanalları profesyonellikten uzak ve taraflı olduğundan yanlış haberler Türkiye’deki durumu anlamakta çok büyük bir boşluk yarattı. (…) neyin doğru neyin yanlış olduğu noktasında izleyicilerin kafalarını allak bullak etti.
Haber kanalları kesin ve güncel bilgileri sunan birer araç olmak yerine daha ziyade söylentileri ve yanlış bilgileri herkesten evvel yaymaya odaklı Twitter alemi gibi işlev gördü. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder