11 Temmuz 2016 Pazartesi

R.WINDREM & W.ARKIN: ABD, SUUDİ KRALİYETİNİN ÇÖKMESİNDEN KORKUYOR


ABD, YENİ PRENS BAŞARISIZ OLURSA SUUDİ KRALİYETİNİN ÇÖKMESİNDEN KORKUYOR

Robert Windrem (NBC News araştırmacı gazeteci) & William M. Arkin (NBC News ulusal güvenlik asistanı; Amerikalı siyaset yorumcusu, gazeteci, yazar ve aktivist)
NBC News, 17.6.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Aile içi iktidar mücadelesini kazanmış gibi görünen Suudi [İkinci Veliaht] Prens, bu hafta Amerikalı yetkililerle bir araya geliyor. Bu yetkililerin bir kısmı, prensin saltanatının yıkıcı olabileceğinden ve Amerikalı yetkililerin hasretle arzuladıkları bölgesel güvenliğe zarar verebileceğinden endişe edenler.

Ulusal güvenlik departmanından yetkililer Suudi Arabistan’ın bir yol ayrımında olduğuna, veliaht prensin -hem şu anda hem de ileride kral olduğunda- başarısızlığa uğraması halinde kraliyetin kaosa sürükleneceğine inanıyorlar. Hatta ismini vermek istemeyen bir Suudi uzmanı, “ya o ya da IŞİD” diyor [muhtemel bir kaosun müsebbibi olarak].

Suudi Arabistan’ın 30 yaşındaki veliaht prensi Muhammed bin Salman, New York ve Silikon Vadisi’ni de içeren bir ABD turuna çıktı. En önemli üst düzey görüşmelerini Dışişleri Bakanı John Kerry ve Başkan Barack Obama’yla gerçekleştirecek.

Amerikalı yetkililere göre asıl büyük haber şu: Bin Selman’ın ABD’ye gitme nedeni, [babası] Kral Selman’ın ardından [resmen olmasa da] teknik açıdan ikinci sırada gelmesi. Uzunca bir süredir ABD’nin gözdesi olan kuzeni ve rakibi mevcut [Birinci] Veliaht Prens Muhammed Bin Nayif’e karşı üstünlük sağlaması. Bu ziyaret aslında tantanasız/törensiz bir resmi ziyaret.

Eski Orta Doğu bölgesi milli istihbarat yetkilisi ve Başkan Obama’nın geçiş dönemi ekibinde yer alan Bruce Riedel diyor ki, “Amerikalı yetkililer belki de yakında kral olabilecek bu kişi hakkında bilgi edinme ihtiyacı içinde. Kral Selman 80 yaşında ve ABD’nin yerine halef olarak tercih ettiği Bin Nayif ise çok hasta. Muhammed bin Nayef’i tanımak için çokça yatırım yapmıştık. Şimdi aynısını Muhammed bin Selman için de yapmak mantıklı olacak. Bu, onu tanımamız için bir fırsat”. Riedel şunu da ekliyor: Amerikalı yetkililer Nisan 2015’te kraliyetin üç numarasına getirildiğinden beri bin Salman hakkında endişeliler; “pervasızlığından/gözü karalığından endişe duyan çok sayıda insan var.”

Selman, Yemen’de İran destekli Husilere karşı savaş da dahil bir dizi külfetli dış müdahaleye girişti. Savaş başta başarılıydı ama daha sonra çıkmaza girdi. Bu savaşın kraliyete günlük maliyeti 200 milyon dolar. Uluslararası insan hakları aktivistleri, Yemenli sivillere yönelik kontrolsüz saldırıları yüzünden Suudi Arabistan’ı sertçe eleştiriyorlar.

Bin Selman, kraliyetin ana para kaynağına ilişkin de kötü bir tercihte bulundu. Ekonominin çarı olarak, geçen sene petrol fiyatlarının hızla çakılmasına rağmen mevcut petrol üretimini sürdürme kararını destekledi. Suudi Arabistan’ın gelirleri düştü; kraliyetin vatandaşlarına yaptığı cömert devlet yardımları da dahil sosyal hizmetlere ayrılan paydan büyük kesintiler yapılmak zorunda kalındı. Bu devlet yardımları, ülkenin henüz filizlenen –ve huzursuz/ayak direyen– genç erkek nüfusu arasındaki muhalif damarı marjinalize etme yöntemi olarak Arap Baharı’nı müteakip 2012’de artırılmıştı.

Kraliyet o denli sıkıntı içinde ki 1990’lardan bu yana ilk defa ciddi miktarda kamu borcu almaya başladı. Suudiler nisan ayında 10 milyar dolarla borç piyasasına girdiler.

Bin Selman’ın idaresi altında Suud’un ezeli bölgesel baş düşmanı İran’la ilişkileri dramatik bir şekilde kötüleşti, özellikle de meşhur Şii muhalif Nimr en-Nimr’in ocak ayında idam edilmesinin ardından. Bin Selman, hem İranlıları hem de kraliyet içindeki Şii nüfusu öfkelendiren bu idamı desteklemişti.

Riedel diyor ki, bin Selman’ın yanlış adımlar attığı algılamasına rağmen Obama, Kerry ve diğer üst düzey yetkililerle bir araya gelmesi, Washington’ın onun tahta geçmesinin “son derece muhtemel” olduğunu artık kabullendiğini gösteriyor. Amerikan yönetimi, davet edip ona geniş bir kadroyla buluşabilme imkânı sundu. Çünkü kısmen –İngilizce bilmemesi nedeniyle– Washington’da pek tanınmadığından, kısmense onun riskli politikalarının başarısızlığa uğraması halinde sonuçları çok ağır olacağından bin Selman üzerinde nüfuz kurmak istiyorlar.

ABD, eğer Suud ordusu başarısız olur ve ekonomisi de mahvolursa cihatçıların yönetimi ele geçirmesinden korkuyor. Amerikalı bir istihbarat kaynağı “(Bin Selman) kazanmak zorunda. Bu kadar basit” dedi.

Bin Selman’ın ziyaret programı, ABD’nin kendisine atfettiği önemin düzeyini de ortaya koyuyor: pazartesi günü Dışişleri Bakanı Kerry; salı günü CIA Başkanı Brennan ve Milli İstihbarat Şefi General James Clapper ile ismi açıklanmayan bir dizi iş adamı; çarşamba günü Temsilciler Meclisi Başkanı Paul Ryan ve Temsilciler Meclisi Azınlık lideri Nancy Pelosi ile Ticaret Bakanı Penny Pritzker; perşembe günü Pentagon’da Savunma Bakanı Ashton Carter ve cuma günü Beyaz Saray’da Başkan Obama.

Amerikalı bir istihbarat yetkilisine göre bu ziyaretin gündemi, kraliyetin bekasına yönelik IŞİD, el-Kaide ve ekonomi gibi yakın tehditler; geleneksel gündem maddesi olan İsrail ise hiç konuşulmayabilir bile. Beyaz Saray’ın en çok görüşmek istediği konular, Suudi yönetiminin petrol gelirlerine bağımlılığını azaltma planı başta olmak üzere petrol ve diğer iktisadi konular ki bu da ABD’nin kraliyetin müstakbel refahından duyduğu endişenin bir göstergesi.

Haftasonu ise bin Selman, New York ve Silikon Vadisi’ne giderek şu iki iktisadi reform planını pazarlayacak: Suudi petrol devi ARAMCO’nun bir kısmının satışa çıkarılması ve 3 trilyon dolarlık devlet fonunun oluşturulması. Bu reformlar Suudi Arabistan’da yatırım yapmak veya refah fonundan pay kapmak isteyen şirketler için cazip olabilir.


İktisat tarihçisi Dan Yergin’e göre Suud’un “ekonomiyi çeşitlendirme gayreti büyük ihtiyaçlardan kaynaklanıyor. Birincisi, petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı ekonomiyi ve milli bütçeyi korumak. İkincisi, nüfusun %70’inin 30 yaş ve altı olduğu ve genç işsizliğini de %30’lara kadar ulaştığı ülkede yeni iş imkanları oluşturmak. Üçüncüsü ise Suudi Arabistan’ı sadece petrol konusunda bir güç merkezi değil, aynı zamanda küresel finansın önemli bir gücü haline getirmek.”

Aslında ABD, mevcut Veliaht Prens Muhammed bin Nayif’le görüşmeyi tercih ederdi, ama o kral olamayabilir. Amerikalı biri emekli, üçü muvazzaf toplamda dört istihbarat görevlisi onun sağlık durumu hakkında çeşitli değerlendirmelerde bulundular. Üst düzey bir askeri istihbarat yetkilisi ise Veliaht Prens bin Nayif’in ölmek üzere olabileceğinden bahsetti. Diğer bir yetkili o kadar ileri gitmese de “sağlık durumu iyi değil” demekle yetindi.

Eski bir Amerikalı istihbaratçıya göre bin Nayif’in sağlığı, 2009’da bir cihatçının suikast girişiminden bu yana iyi değil. Arap Yarımadası el-Kaidesi (AQAP)’ne mensup bir intihar bombacısının bağırsağında gizlediği bir bombayı patlatması sonucu bin Nayif yaralanmıştı. Suudiler kamuoyuna bin Nayif’in hafif yaralarla kurtulduğunu açıklasa da bu eski Amerikalı istihbaratçıya göre bin Nayif “ciddi ağrı tedavisi” görüyor.

Yıllar yılı birçok Amerikalı yetkili, 11 Eylül saldırılarının ardından derinleşen uzun bir ilişkiye sahip oldukları bin Nayif’i [müstakbel kral olarak] destekledi. Üst düzey bir Amerikalı istihbarat görevlisinin NBC News’e verdiği demece göre “Veliaht Prens bin Nayif güçlü ve ABD’ye sadık bir ortak olup güvenlikle ilgili konularda derinlemesine bir kavrayışa sahip. Karmaşık güvenlik meselelerine karşı pragmatik, proaktif bir liderliği abartılmamalı”

Ama artık Kraliyette işlerin değiştiğini ve geleceğin Muhammed bin Selman’da olduğunun farkına vardılar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder