11 Temmuz 2016 Pazartesi

S.STEWAART: IŞİD’İN RAMAZAN AYI SALDIRILARI


RAMAZAN AYI SALDIRILARI İSLAM DEVLETİ HAKKINDA NELERİ AÇIĞA VURUYOR?

Scott Stewaart (Stratfor Taktik Analizler Birimi Başkan Yardımcısı; terör ve güvenlik uzmanı; daha evvel 10 sene Amerikan Dışişleri Bakanlığında çalışmış ve yüzlerce terör soruşturmasına katılmış bir isim)
Stratfor, 7.7.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

İslam Devleti (İD) Sözcüsü Ebu Muhammed el-Adnani mayıs ayı sonunda İD mensuplarına Ramazan ayında saldırıları artırma çağrısı yaptı. Ramazan ayı boyunca gerçekleşen saldırılar bu çağrının karşılık bulduğunu gösteriyor. Haziran 2014’te örgütün Hilafet ilanından bu yana en kanlı Ramazan yaşandı.

Bu, geçmiş Ramazanların şiddetten nasibini almadığı anlamına gelmiyor. (…) Ama İD’in merkezi Suriye ve Irak’ta çok ciddi toprak ve savaşçı kayıpları yaşamasına rağmen, bu senenin katliamları geçen senekini gerek ölçek gerekse can kayıpları bakımından fersah fersah aştı.

 

Katliamları kavramsallaştırmak

Son dönemdeki saldırıların dolaylı sonuçlarını anlamak için öncelikle şunu bilmeliyiz: Her ne kadar bütün bu saldırılar İD adına yapılmış olursa olsun tek bir yapı tarafından planlanıp hayata geçirilmediler. Zira küresel İD hareketi, tıpkı el-Kaide gibi, üç farklı düzeyde aktörden oluşuyor.

Örgütün en tepe noktasında Suriye ve Irak’ta yerleşik “İD merkezi (Islamic State core)” var. Merkez; binlerce savaşçısı, önemli miktarda askeri ekipmanı ve kontrolü altında genişçe bir toprağı olmakla övünen hareketin üç bileşeni arasındaki en geniş kesimi oluşturuyor. Merkezde hem konvansiyonel savaş yürütme hem isyan harekatını yönetme hem de terörizme başvurma kapasitesi olan genişçe bir tecrübeli militan kadrosu bulunuyor. Üç bileşen arasında İD merkezi, askeri açıdan en yetkin grup olup Felluce gibi yerlerdeki büyük kayıplarına rağmen, 3 Temmuz’da Bağdat’taki bombalı saldırılarda görüldüğü üzere, ana operasyon alanında hala etkili bir isyan ve terör kapasitesine sahip.

Merkez, terör taktiklerini Suriye ve Irak sınırı ötesinde de planlamaya çalışıyor. Bunu yabancı savaşçıları eğiterek ve dünyanın çeşitli yerlerinde saldırılar düzenlemek üzere dış operasyonlar timini yollayarak gerçekleştiriyor. 2015 Kasım’ındaki Paris ve 22 Mart’taki Brüksel saldırılarından sorumlular ağı bu stratejinin tipik birer örneği; tıpkı 28 Haziran’daki İstanbul Atatürk Havalimanı’na yönelik saldırının arkasındaki hücre gibi. Genel olarak bu tim, örgüt tabanına (grassroots) ve biatlı gruplara (franchise) kıyasla, terör operasyonlarında kullanılan metotlar bakımından çok daha ileri. Ancak onlar İD’in ana merkezinden uzaklardaki düşman topraklarında operasyon yürüttüklerinden genel olarak, merkezdekilere kıyasla, hem yeterli kaynaktan hem de kapasiteden mahrumlar. Dolayısıyla dış timler, ekseriyetle korunmasız sivil/kolay hedeflere (soft targets) odaklanmakta olup şimdiye kadar zorlu hedefleri (hard targets) vurma kapasitelerini ispatlayamadılar. Aslında bahsi geçen her üç saldırı da -eğer saldırıyı gerçekleştirenler hayati hatalar yapmasalardı- çok daha ölümcül olabilirdi.

İD’in ikinci düzeydeki aktörleri “biatlı (franchise) veya bağlı gruplar”. Çoğunlukla bunlar mevcut cihatçı örgütler arasından İD lideri Ebubekir el-Bağdadi’ye biat edenler veya bu örgütlerden kopan fraksiyonlardan oluşuyor. Mesela Nijerya’daki Boko Haram ve Mısır’daki Ensar Beytü’l-Makdis gibi bazı örgütler resmen “İD vilayetleri” olarak tanındılar (Boko Haram “Batı Sudan Vilayeti” ve Ensar Beytü’l-Makdis ise “Sina Vilayeti” olarak biliniyor). Ortak bağlılıklarına rağmen birçok biatlı grup birbirinden epeyce farklılaşıyor. Libya Sirte’deki Berka Vilayeti gibi bazıları İD’in merkeziyle ve ideolojisiyle çok yakından bağlantılıyken Batı Sudan Vilayeti gibi biatlılar ise farklılaşıyorlar. Filipinler’deki Isnilon Hapilon liderliğindeki ayrılıkçı Ebu Sayyaf grubu gibi bazıları ise henüz resmen vilayetleşmese de İD’e kabul edildiler.

Tabii ki bir örgütün ismini değiştirmek ille de operasyon metotlarını değiştirmek anlamına gelmez. Berka Vilayeti dışında İD biatlılarının merkezden doğrudan askeri yardım veya eğitim aldıklarına dair çok az kanıt var. Sonuç olarak İD’e biat eden gruplar, büyük ölçüde orijinal kapasitelerini korudular, her ne kadar zaman zaman hedef kitlelerini merkeze benzer şekilde belirleseler de. Mesela 2 Temmuz’daki Bangladeş Dakka’daki saldırı ve 4 Temmuz’da Suudi Arabistan’daki intihar saldırıları, İD biatlıları tarafından düzenlenmiş olup ileri düzeyde terör metotları içermiyordu. Gerek Kürtlerin zaferleri gerekse Türkiye-Suriye sınırındaki kontrollerin sıkılaştırılmasıyla birlikte yabancı cihatçıların Suriye’ye seyahatleri artık daha da zorlaştı; bu durumda Endonezya ve Bangladeş gibi yerlerdeki İD biatlılarının saflarına katılımlar artabilir.

Yine Suriye’deki merkeze giderek İD saflarına katılma çabalarının engellenmesi –üçüncü düzeydeki İD aktörü olan- örgüt tabanının (grassroots) kendi anavatanlarında teşkil ettiği tehdidi artırıyor. Bu etkin elemanlar lidersiz direniş ilkesi çerçevesinde hareket ediyor, yani merkezin direktiflerinden bağımsız bir şekilde saldırılarını planlayıp uyguluyor. İD’in akidesi, örgüt tabanındaki savaşçıların küresel düşünüp yerel hareket etmesinde ilham kaynağı oluyor. Kanada Parlamentosuna yönelik Ekim 2014’teki saldırı Suriye’ye gitmesine izin verilmeyen örgüt tabanından bir etkin eleman tarafından gerçekleştirilmişti.

Ve gerçekten de tabandaki cihatçılar 22 Mayıs’ta mesaj veren Adnani’nin takipçisi oldular. İD merkezindeki savaşçılarla doğrudan bağlantısı dikkate alındığında aslında Adnani’nin Ramazan ayı boyunca saldırılar düzenlenmesini teşvik eden kamuoyuna dönük böyle bir beyanat vermesine gerek bile yoktu. Benzer şekilde merkez, biatlılarının ekseriyetiyle temaslarını zaten hep sürdürdüğünden saldırı emrini kamuoyuna duyurmadan özelden de onlara iletilebilirdi. Her ne kadar Adnani, konuşmasında Ramazan ayının dünyada kafirler için bir felakete dönüşmesi arzusunu dillendirse de “Avrupa ve Amerika’daki hilafet destekçilerine ve savaşçılarına” özel olarak sinyal vermeyi ihmal etmedi. Ayrıca “Onların merkezlerinde yapacağınız en küçük bir saldırı, bizimle buradayken yapacağınızdan çok daha etkili ve kalıcı olacaktır. Eğer aranızdan İD merkezine ulaşma ümidini taşıyanlarınız varsa biliniz ki bizler keşke Haçlıları gece gündüz cezalandırmak için sizin yerinizde olabilseydik” diye de ekledi. Birkaç hafta sonra tabandaki cihatçılar, 12 Haziran’da Orlando’daki gece kulübü saldırısının ve 13 Haziran’da Paris’te iki Fransız polisine yönelik bıçaklı saldırının sorumlusu oldular.

Üç farklı tehdide karşı koymak
İD’in farklı düzlemlerdeki aktörlerini tanımlamak ve anlamak önemli; zira her birinin teşkil ettiği özgün tehdide karşı yine özgün bir çözüm üretmek gerekiyor. Mesela İD merkezi, Irak ve Suriye’de askeri yöntemlerle bastırılıyor. Bu arada dış operasyonlar timi üyelerinin merkezle temasları olduğundan bunların kimlikleri araştırılarak tespit edilebilir. Buna mukabil biatlı grupların ve tabandaki etkin elemanların muhtemelen İD merkeziyle ya çok az teması var ya da hiç yok. Merkezle iletişim ve şahsi bağlar, bu savaşçıların kimler olduğunun saptanmasında pek de bir işe yaramayabilir; bilhassa dünyanın birçok ülkesinde yaşayan tabandaki cihatçıların ekseriyetle merkezle hiçbir bağlantıları bulunmuyor. Dolayısıyla her ülkenin kendi yerel istihbaratı, merkezle fazla bağlantıları bulunmayan, daha yerli örgüt mensuplarını tespitte daha çok işe yarayabilir.

İD’in her bir düzeyi özgün bir mukabeleyi gerektirirken yine her biri kendi risklerini bağrında taşıyor. Her üç düzlemin teşkil ettiği tehdit, kullanılan terör metotlarındaki ustalığa bağlı olarak değişiyor: Merkez en tehlikeli olanı iken tabandaki cihatçılar en az tehlikeli olanlar. Sakın hata yapıp da bu üç düzeyin her birinin ölümcül olabileceğini akıldan çıkarmayın. Ama bu demek değil ki bir kargaşa çıkarmaya her üçü de eşit derecede muktedir.

Kapasiteleri her ne olursa olsun tüm İD aktörleri, bir operasyon planlarken terör saldırısı döngüsünü takip etmek zorunda. Terör saldırıları öylesine bir anda ortaya çıkmıyor; bunlar bir sürecin sonucu. Eğer biz dikkatli olabilirsek bu süreç [önceden] saptanıp saldırıların gerçekleştirilmesi akamete uğratılabilir.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder