5 Haziran 2016 Pazar

D.IGNATIUS - KARABAĞ: KAFKASLARDA TEKRARLANAN ÇATIŞMA


KARABAĞ: KAFKASLARDA TEKRARLANAN BİR ÇATIŞMA

David Ignatius (Ödüllü gazeteci ve kitapları en çok satanlar listesinde yer alan casusluk romanı yazarı. Aynı zamanda 25 senedir Ortadoğu’yu ve CIA’yi yakından takip eden Washington Post gazetesi köşe yazarı)

Washington Post, 26.4.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Stepanakert, Dağlık-Karabağ
Bağımsızlığını ilan eden bu Ermeni cumhuriyetinin [Dağlık Karabağ’ın] askeri komutanı, burada pazartesi günü verdiği bir mülakatta kırılgan ateşkesin birkaç gün içinde çökeceği öngörüsünde bulundu. Her iki tarafın da diğerini ateşkesin ihlalinden sorumlu tuttuğu karşılıklı suçlamalar arasında, o geceye kadar Azeri bombardımanında kuzeydeki bir sınır kasabasından 2 Ermeni askeri ölmüştü.

22 yıldır her iki tarafın da yenişemediği bu “dondurulmuş çatışma”, 2 Nisan’da Azeri kuvvetlerinin 200 km.lik sınır hattı boyunca gerçekleştirdiği saldırıyla yeniden patladı. Azeriler, 1994’te sona eren bir önceki savaştan bu yana ilk kez toprak ele geçirdiler. 5 Nisan’da Rusya hızlı bir ateşkes için devreye girdi. Ancak pazartesi günkü çatışmanın da gösterdiği üzere yeni bir topyekûn savaş, tehlikeli bir şekilde eli kulağında gibi görünüyor.

Karabağ dünyanın en az tartıştığı ama en zorlu çekişmelerden biri. Nüfusunun ekseriyeti Ermeni olan bu bölge iki yıl süren savaşın ardından kanlı bir şekilde Azerbaycan’dan ayrıldı. Bundan sonra Rusya, Fransa ve ABD arabuluculuk çabalarına girişse de bir sonuç vermedi: Azerbaycan, vakti zamanında kendi sınırları içinde yer alan bu toprakların geri verilmesini istiyor; Ermeniler ise terk etmemekte ısrarcı. Zamanla yumuşamak yerine her iki tarafta da öfke giderek artmışa benziyor.

Rusya fırsatçı bir şekilde arada. Moskova, kalıcı bir barış anlaşması için tarafların arasını bulmak istediğini söylüyor, ama aynı zamanda her iki tarafı da silahlandırıyor. ABD daha geniş bir çatışmayı engelleme ümidinde olsa da elinde fazla bir diplomatik kozu yok. Azerilerin kulakları tırmalayan sosyal medyasına bakılırsa son dönemdeki saldırıyla birlikte cesaretlenmiş durumdalar. Ermeniler ise kendilerini tecrit edilmiş hissediyorlar ve buradaki eski bir barış aktivistinin bana söylediği üzere giderek “daimi savaş” halini kabulleniyorlar.

Ermeni hükümetinin düzenlediği bir gezi çerçevesinde birçok yabancı gazeteci ve Avrupa Parlamentosundan bir milletvekiliyle birlikte Karabağ’ı ziyaret ettim. (…)

Kendi kendini cumhuriyet ilan eden [bu bölgenin] savunma bakanı Korgeneral Levon Mnatsakanyan, kuvvetlerinin 2 Nisan’daki büyük saldırıyı beklemediğini, ama uyarı işaretleri de olduğunu söyledi: Geçtiğimiz ağustos ayından beri sözde “kontrol hattı”ndan gelen saldırılarla 21 Ermeni askeri hayatını kaybetti ve 113’ü de yaralandı. Ve Azerbaycan yeni Rus tankları, İsrail insansız hava uçakları ve Türk füzeleriyle mühimmat depolamaktaydı. Rusya’yla “stratejik bir ittifak”a girerek kendisini güvence altına aldığını zanneden Ermenistan tarafı Azerilerden büyük bir saldırı beklemiyordu.

“Taktiksel olarak onlar bazı başarılar kaydetmiş olabilirler” itirafında bulunan Mnatsakanyan diyor ki “Ancak kullandıkları tüm kuvvetleri dikkate aldığımda diyebilirim ki bu daha ziyade onların bir yenilgisi.” İddiasına göre, Azeriler nisan ayı başındaki dört günlük savaşta 24 tankını kaybetti. İki tarafın kayıp rakamları oldukça farklı ve bağımsız bir kaynağa doğrulatmak da mümkün değil. Ancak Azeri yorumcular 1992-1994 savaşındaki yenilgilerinden sonra bu operasyonu büyük bir başarı olarak görüyorlar.

Mnatsakanyan, Ermeni birliklerinin Rusların yardımı olmaksızın bölgeyi savunabileceğinde ısrarcı: “Dört günlük savaşın sonucu gösterdi ki elimizdeki askeri teçhizat ve savaşa hazırlığımız, herhangi bir düşmanı durdurmak için yeterli.” Eğer ki savaş tekrarlanırsa “onları kovmakla kalmayıp daha da ilerleyeceğiz.”

Karabağlı Ermenilerle yaptığım görüşmelerde Azerbaycan’da olduğu gibi burada da artan bir saldırganlık duygusuyla karşılaştım.

Eski bir barış aktivisti olan Garen Ohanjanyan, çatışmaların uzlaşma ihtimaline dair görüşlerini değiştirdiğini söylüyor. Son savaş bittikten sonra Azerilerle diyalogun geliştirilmesine yardımcı olmuş; ama artık barıştan vazgeçmiş ve Ermeni kuvvetlerinin Azerilerin iktisadi hedeflerini vurup tahrip etmesini istiyor. Geçen ay “milletimiz bir hayalden/yanılsamadan ayıldı” diye de durumu açıklıyor.

Yerel bir STK’da çalışan ve aynı zamanda uçaksavar savunma birliğinde görev yapan 27 yaşındaki Ashot Sarkissyan, “Belki benim neslim son yıllarda oldukça rahatlamıştı. Niye biz bu vakti muhatabımızı savaştan caydıracak şekilde yeterince güçlenmek için kullanmadık ki?” diyor.

Daha evvel internet ortamında Azeri gazetecilerle bağlantıyı sürdürmeye çalışan Stepanakert Basın Kulübü Başkanı Anahit Danielyan diyor ki, “Azerbaycan’da bulunan meslektaşlarımdaki nefreti hissetmeye başladım… Bu yeni savaş birbirimiz hakkındaki algılarımızı bir şekilde değiştiriyor.”


Ermenistan’ı ziyaret eden herkes, havalimanı yolunda bulunan milli anıtı, yani yaşlı bir erkek ile kadının –sadece başlarının göründüğü, bedenlerinin tepeye gömülü gibi durduğu– devasa taş heykeli görebilir. Anıtın resmi adı “Bizler, bizim dağlarımızız”. Bununla verilen gizli mesaj şu: Hiçbir yere kıpırdamıyoruz. Görünen o ki önümüzde uzunca, sert bir çatışma var.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder