5 Haziran 2016 Pazar

C.KAŞIKÇI - SURİYE DİRENİŞİ DEVLETLER ARASINDA!


SURİYE DİRENİŞİ ÖRGÜTLER DEĞİL, DEVLETLER ARASINDA!

Cemal Kaşıkçı (Suudi kraliyet ailesine en yakın gazetecilerden; yazılı ve görsel birçok Arap medya kuruluşunda yazar ve yorumcu. Geçmişte Suudi Arabistan’ın eski ABD Büyükelçisi Prens Türki el-Faysal’ın basın müşavirliğini yürütmüş ve birçok Arap ülkesinde muhabirlik yapmış)
(İngilizcesi) Arab News, 8.12.2015 / (Arapçası) el-Hayat, 5.12.2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Geçen hafta Rusya Devlet Başkanı Putin’in Suriye’de izlediği siyaset ve inatçılığı nedeniyle Suudi Arabistan’a yönelik de bir tehdit olabileceğini yazmıştım. (…)
Yazım çok fazla okunup tartışıldı ve okuyuculardan en fazla yorumu alan yazı oldu. (…)

Aslında bu tarz eleştirilere cevap vermeye bile değmezdi, eğer ki hareketler arasındaki nihilist çatışmadan etkilenen ve makalemi –tıpkı Suriye Krizini ve yansımalarını Müslüman Kardeşlerle sınırlayan eski bir meslektaşım ve baş editör olan arkadaşımın bana yazdığı gibi– “Krallığı, sadece Müslüman Kardeşlerin çıkarına hizmet edecek [mevcut] Türk-Rus çatışmasının içine çekme girişimi” olarak görerek yönelttikleri eleştiriler birçok kişi tarafından onaylanmamış olsaydı. Bazı insanlar ileri düzeyde İhvanofobiyle maluller – ki bu durum vizyonlarını bulandırıyor ve eli kulağında olan gerçek tehdidi görmelerini engelliyor. (…)

Bölgesel güç mücadelesi
Suriye Krizi, –aslında büyük oyun sahasının küçük oyuncularından başka bir şey olmayan– Müslüman Kardeşler’den ve bütün siyasal İslam’dan çok daha büyük olan karmakarışık bir bölgesel ve uluslararası mesele. (…)

Kriz bölgesel güç mücadelesinin bir uzantısı. Eğer krizi salt Suudi perspektifinden ele alacak olursak, Kraliyet, kuzeyinde veya Suriye’de kalıcı bir İran askerî nüfuzunu ne tahammül ne de kabul edecektir. Bugüne kadar hiçbir taraf Suudi Arabistan’a güvenlik korkularını yatıştıracak ve “İransız bir Suriye”yi garanti edecek herhangi bir bölgesel çözüm [önerisi] sunmadı.

Bu “İransız Suriye” koşulu karşılanana değin [Riyad], –belki devam eden Rus müdahalesi, Suriye topraklarına ayak basma konusunda, Rus deviyle çatışmamak için Kraliyeti iki kez düşünmeye sevk edebilir ama– sıkı duruşunu değiştirmeyecektir. (…)

Öte yandan krizi İran perspektifinden değerlendirirsek [Tahran], Doğu Akdeniz’e yayılan ve kendi dar mezhepçi vizyonu çerçevesinde tarihi yeniden inşa etmesine imkan veren [mevcut] nüfuzunu savunmaktadır. Ve eğer ki Suriye’yi kaybederse Lübnan’ı ve oradaki etkili partilerini de kaybedecektir. Dolayısıyla bu, İran’ın bizim dünyamızda verdiği bir varoluş savaşıdır. Türkiye’ye gelince, İran’ın mevcudiyetini reddetme konusunda Suudi Arabistan’la anlaştılar ve Ankara’nın da Suriye’deki Türkmen azınlığı koruma ve Kürtlerin kendi mikro devletlerine ulaşmalarını engelleme gibi birtakım çıkarları bulunuyor.

Küresel rekabet
Küresel olarak bu, Kırım ve Ukrayna’dan Doğu Akdeniz ve Karadağ’a kadar uzanan Rusya ile Batı arasındaki bir rekabet. (…)

Bu [küresel] rekabet, kendi iç rekabetinin ordu lehine çözülmesiyle kafası karışan, ancak artık bir tarafı tercih etmesi noktasında baskı altında bulunan Mısır’ı da dahil edecek şekilde genişleyebilir. Öyle görünüyor ki Mısır’ın tercihi, bağımsız karar alma vizyonunu başarabilmek için Doğu’ya [Z.T.K. Rusya’yı kastediyor] doğru kayıyor. Ancak Mısır hala dengesiz durumda. Mevcut baskı [Kahire’yi] iki taraftan birini seçmeye zorlayacaktır, zira aynı anda iki tarafta da durması [iki tarafa da oynaması] hem imkansız hem de kabul edilemez. İşte bu tablo, Doğu’ya doğru yönelen sistem içindeki güçlerin görüşlerini ifade eden Mısır medyasının aşırılıklarını [Suudi Arabistan’ın niye] sineye çektiğini/tahammül ettiğini ve birkaç gün evvel Riyad’da bir dizi toplantı gerçekleştiren Suudi-Mısır koordinasyon konseyinin [niye] canlandırıldığını, yani Suudi duruşunu açıklayabilir. (…)

(…) İlişkiler ve çıkarlar birbirine geçmiş durumda. Hatta mesela Suudi Arabistan’ın apaçık bir düşmanı olan İran, –aralarında petrol ve pazar çıkarları olan– Türkiye’nin de, –tarihî bir uzlaşma niteliğindeki İran’la nükleer anlaşmanın imzalanmasının ardından büyük ve bakir İran piyasasında kendi şirketleri için iktisadi kazanımlar elde etme peşindeki– Batılı ülkelerin de mutlak düşmanı değildir.

BAE, Ürdün, ABD
Yemen’de Suud’la tam anlamıyla bir müttefik olan BAE, Suriye’de Türkiye’yle herhangi bir işbirliğini istemiyor ve İran’la ticari ilişkilerini sürdürüyor. Ürdün, Beşşar Esed’e karşı olmakla ve kendi toprakları üzerinde ABD ve Suudi Arabistan’ın devrimcileri eğitip desteklemesine izin vermekle birlikte, altından kalkamayacağı bir mücadeleye girmek istemiyor. Ürdün’e göre ABD bir çelişkiler yumağı. [Washington] Esed’e karşı; buna rağmen devrimcilerin silahlandırılmasını engelliyor ve Suriye’de IŞİD’e karşı Kürtlerin desteğiyle Türkiye toprakları üzerinden bir kara harekatına girişmeye niyetleniyor – bu arada Türkiye de Kürtlerden ve onların hırslarından endişe içinde. Hatta Suriye’de Rus müdahalesini reddeden ve bunun sonuçları konusunda kendilerini doğrudan uyaran Suudi Kraliyeti de Rusya’yla ticari ilişkilerini geliştiriyor –ki belki de bu yakınlaşma iki ülke arasında bir anlaşma imkanı doğurabilir. Libya’ya NATO müdahalesine karşı çıkan Almanya, şimdilerde Rakka’da IŞİD’e karşı savaş için 5000 asker yollamayı planlıyor – ki diğer [Avrupa] ülkeleri[ni] zikretmeye gerek dahi yok.

Duruşların değişebildiği böyle bir ortamda eski ayrıntılara dayanarak değerlendirmeler yapmak anlamsız. (…) Peki, bu çatışmada “siyasal İslam” veya “Müslüman Kardeşler” gibi bir yetim duruşunun rolü ne olacaktır?
(…)


Bunu bir Suudi-Türk askerî ittifakı olarak adlandırabilir miyiz? İhvanofobiyle malul kişiler buna karşı çıkıyor veya inanmak istemiyorlar ve Türkiye’yi bir bölgesel güç değil de bir örgüt [Z.T.K. Müslüman Kardeşler örgütünü kastediyor] olarak görmekte ısrar ediyorlar! Türkiye bir örgüt değildir; ayrıca İran ve Esed rejimiyle onların Rus müttefikleri bu Suudi-Türk ittifakını yakından takip ediyorlar ve çok büyük bir ihtimalle buna karşı hazırlık da yapıyorlar. Ve onlar [Suriye’deki] krizin basit bir örgütten ve örgütler arası bir rekabetten çok daha büyük olan devletler arasında bir mücadele olduğunun bilincindeler. Bir zahmet siz de böyle bir düşünebilseniz?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder