5 Haziran 2016 Pazar

A.ROSEN - İSRAİL’İN AZERİ-ERMENİ ÇATIŞMASINA DAHLİ


İSRAİL’İN AZERİ-ERMENİ ÇATIŞMASINA DAHLİNDEN NELER ÖĞRENEBİLDİK?

Armin Rosen (New York’ta yaşayan yazar, The Atlantic, City Journal ve World Affairs Journal için yazılar kaleme alıyor)
Tablet Magazine, 28.4.2016

Tercüme: Zahide Tuba Kor

İsrail (veya diğer herhangi bir ülke) için yeni bir çözümsüz savaşa dâhil olmak mantıksız gibi görünüyor. Ama Haaretz gazetesinde yer alan, –bağımsızlığını ilan eden ama tanınmayan– Dağlık Karabağ cumhuriyetinde geçtiğimiz ay dört gün süren çatışmalar esnasında Azerbaycan Savunma Bakanlığından bir uçağın İsrail’e iki kez indiğine dair haber endişeye yol açtı. Ancak İsrail’in zorlu geniş-Avrupa güvenlik krizine kıyısından da olsa karışması ille de dış politika pervasızlığı anlamına gelmez. Bu, –dış politikanın göründüğünden daha etkili olduğu bir dönemde– İsrail’in şaşırtıcı hareket serbestisinin bir işareti.
(...)
Ermenistan Rusya’yla ve İran’la yakın müttefik; Türkçe konuşan bir ülke olarak Azerbaycan ise Ankara’yla kültürel, tarihi ve siyasi bağları olan bir ülke. Bugünlerde Rusya’yla Türkiye’nin arası iyi değil ve Dağlık Karabağ’da yeniden başlayan çatışma, –en kötü ihtimalle merkezi Kafkasya’da tam anlamıyla bir Rus-Türk vekâlet çatışması– muhtemel jeopolitik kâbus senaryoları listesinde yer alıyor. Bu ayki çatışma İsrail için özellikle garip oldu: Aralarındaki yakın savunma ilişkisi ve İran rejimine yönelik ortak antipati sağ olsun, Azerbaycan İsrail’e en yakın olan nüfusu Müslüman çoğunluklu müttefiklerden biri.

Haaretz’e göre şimdiye kadar çatışma yüzünden 112 kişinin hayatını kaybettiği Dağlık Karabağ çatışması ve patlak vermesinde İsrail’in küçük de olsa oynadığı rol, İsrail’in dış politikası açısından hiç de uygun bir vakitte gelmedi. Zira her ne kadar [Moskova’yla imzalanan][havada] çakışmayı önleme” anlaşması İsrail’in Suriye içindeki Hizbullah hedeflerini kovalayabilmesini büyük ölçüde teminat altına alsa da Rusya ve İsrail neredeyse bir diplomatik krize yol açacak şekilde Suriye semalarında çarpışmak üzereydi.

İsrail ve Rusya, Dağlık Karabağ çatışmasının fiilen zıt taraflarında: Rus [birliklerinin] Ermenistan’a makul/sınırlı sayıda konuşlanması Azerilerin toprakları geri almak üzere [düzenleyebileceği]  askeri saldırıda caydırıcı bir rol oynarken, İsrail merkezli Milli Güvenlik Araştırmaları Enstitüsünden Gallia Lindenstrauss’un 2015’te kaleme aldığı bir rapora göre İsrail, Azerbaycan’a ileri teknoloji ürünü silahlar sağlayan tek ülke. Lindenstrauss, AGİT’in “en azından talimat düzeyinde Azerbaycan ve Ermenistan’a silah ambargosu”nu sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Ancak İsrail Azerbaycan’la ilişkilerini bağlayıcı olmayan bir AGİT talimatından çok daha önemli addediyor: Haaretz’e göre İsrail, son dört yıldır Azerbaycan’a 5 milyar dolar değerinde silah satmış.

İsrail –Dağlık Karabağ çatışmasında Bakü’nün pozisyonunu desteklemekte aşırıya kaçmaksızın– Azerbaycan’a askeri seçenekleri açık tutmasında yardımcı oldu. İsrail ordusundan emekli bir general olan Efraim Sneh’in 15 Nisan’da el-Monitor’deki yazısında dikkat çektiği üzere, İsrail Ermenilerin Azerbaycan topraklarından geri çekilmesi konusunda bugüne kadar hiçbir çağrı yapmadı ve [yine son] çatışmanın aniden fitilinin ateşlenmesi arifesinde diplomatik alanda müttefikini desteklemekte de pek bir şey yapmadı. Sneh, bunu Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgali ile İsrail’in Batı Şeria’yı işgali arasındaki benzerliklere bağlıyor: (…)

Başka muhtemel açıklamalar da var: İsrail Dağlık Karabağ’ın statüsünün kararlaştırılması meselesini Ermenistan ile Azerbaycan’a bırakmanın daha doğru olduğunu düşünüyor olabilir. Zira –Haaretz’deki nadir makalelerden biri olmasaydı büyük ölçüde kamuoyundan gizli kalacak–[Azerbaycan’a] askeri yardım sağlamak [nispeten basit] bir şey, ama bir Rus müttefikiyle diplomatik tartışmaya girmek daha aleni ve muhtemelen daha karışık bir iş olurdu.

İsrail’in bu çatışmadaki tehlikeli ve kendisiyle ters düşüyor gibi görünen duruşunun çok daha basit bir açıklaması olabilir. Şu anda İsrail bölgede dikkat çekici ve belki de daha evvel hiç görülmemiş bir stratejik derinliğe kavuştu. Bütün komşu ülkeleri allak bullak eden veya istikrarsızlaştıran Suriye İç Savaşı’nı maharetle idare etti. Filistinli örgütler artık zayıf ve bölünmüş durumda. Türkiye’yle ilişkilerini normalleştirme sürecinde. Hatta artık Suudi Arabistan [Z.T.K Mısır’dan Tiran Boğazı’nın girişindeki iki adayı geri almak suretiyle] İsrail’in Kızıldeniz’e ve Hint Okyanusu’na erişimini güvence altına alıyor.

İsrail’in stratejik derinliğine yönelik belli belirsiz tehditler var ve İran ile BM Güvenlik Konseyi kararları bunlar arasında. Ama şu anda İsrail, kendi koşulları altında –ve muhtemel sonuçlarını dikkate almaksızın– Azerbaycan gibi bir ülkeyle ilişkilerini şekillendirmek için yeterince güçlü bir pozisyonda.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder