15 Mart 2016 Salı

R.KAPLAN - SAVAŞI ÖNLEME SANATI



SAVAŞI ÖNLEME SANATI
Robert D. Kaplan (Amerikalı dış politika yazar, Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi kıdemli üyesi)
The Atlantic, Haziran 2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

[Z.T.K. Kaplan, İskitlerin zalimliğiyle ve savaş taktikleriyle ilgili 3 paragraflık bilgi verdikten sonra günümüz savaşlarını anlatmış. Yazara göre “Tarih sahnesinden çekildikten sonra dahi uzun süre korku kaynağı olmaya devam eden” İskitlerin Darius’un Pers ordusuna karşı istila taktikleri bugün için de ibretlik dersler barındırıyor. Sonunda Darius savaşma fırsatı dahi bulamadan yenilerek geri çekilmiş…]

Artık düşmanı öldürmek kolay, ama onu bulmak zor. Zira Sanayi Devrinin meydan muharebelerine kıyasla, bugün artık savaşın alanı çok daha geniş ve savaşçılardan arî/yoksun [yani artık savaş alanlarında savaşçılar bulunmuyor]. Alınması gereken ders şu: Hayaletleri avlamaya gitme ve medeniyetsel avantajının sana pek de yardımcı olmayacağı meselelere derinlemesine dalma. Veya Çinli Sun Tzu’nun meşhur ifadesiyle “Ne zaman savaşıp ne zaman savaşmaması gerektiğini bilen taraf zaferi kazanır. Üzerinde gidilmemesi gereken yollar, saldırılmaması gereken düşmanlar, saldırılmaması gereken duvarla çevrili şehirler vardır.” Bu noktada Thucydides’in anlattığı MÖ 5. yüzyılın sonlarındaki talihsiz/başarısızlığa mahkum Sicilya Seferi örnek olarak verilebilir. Buna göre Atinalılar, Sicilya’daki müttefiklerine destek vermek için uzak bölgeye küçük birlikler yollarlar, ama bu sadece çatışmanın içine daha da fazla çekilmelerine yol açar, öyle ki bütün bir deniz imparatorluğunun itibarı artık bir zafer kazanıp kazanmamasına bağlı hale gelir. Thucydides’in hikâyesi bilhassa Vietnam ve Irak savaşlarının ardından [daha bir] dokunaklı. (…) Atinalılar, şan ve şöhret takıntısının nasıl bir süper gücün talihini olumsuz yöne çevirdiğini göstermesi bakımından şaşırtıcı bir örnek. (…)
Düşmanınız sizi, sizin şartlarınızla değil kendi şartlarıyla karşılayacaktır. Bu yüzden asimetrik savaş, tarihin ta kendisi kadar eskidir. (…) İşte bu İskitlilerden [Z.T.K. İskitlilere benzettiği Amerikan düşmanlarını kastediyor] dolayı, bir süper güç de olsa ABD’nin, savaşların birçoğunun sonucunu belirleme noktasındaki yetenekleri oldukça sınırlı. ABD, imparatorluğun ironik hakikatini öğreniyor: her savaş girmeyerek sebat edebilirsin. MS 1. yüzyılda Tiberius, Roma’yı kuzey sınırının ötesindeki öldürücü çatışmaya müdahale etmeyerek korudu. Bunun yerine katliamı seyrederken stratejik bir sabır gösterdi. Roma gücünün sınırlarının farkındaydı.
ABD Yemen’de, Darius’un İskitlere yaptığı gibi, tutup da savaş çetelerinin peşinden gitmiyor ama zaman zaman bireyleri havadan vurarak öldürüyor. İnsansız hava uçaklarını kullanması aslında ABD’nin gücünün değil, sınırlarının/sınırlılığının bir kanıtı. Obama yönetimi bu sınırlarını/sınırlılığını kabul edip ülkesinin mesela Suriye’deki savaşa daha fazla girmesine izin vermemeli. Eğer ABD, Çarşamba günü diktatör Esed’in devrilmesine yardımcı olursa, cihatçı Sünni bir rejimin başa geçmesine yardımcı olduğunu gördüğü Perşembe günü ne yapacak? Veya Cuma günü Şii saflarına yakın Alevilere etnik temizlik başladığında ne yapacak? Muhtemelen bu savaş, San Tzu’nun girilmemesi gereken savaş dediği şey. “Ama Esed on binlerce, belki çok daha fazla insanı katletti ve ona İranlılar yardım etmekte!” [diyebilirsiniz] Doğru, ama şunu unutmayın ki ne kadar doğru olursa olsun duygular analizlerin düşmanı olabilir.
O halde ABD Darius’un kaderine düşmekten nasıl kaçınabilir? Süper güç olarak ahlaki sorumluluklarını yerine getirirken gururun ağlarına düşerek perişan olmaktan nasıl kaçınabilir? Bulabildiği her yerde vekiller kullanmalı, düşman saflarından olsa bile. Eğer İran destekli Husiler Yemen’de el-Kaide’yle savaşmaya istekliyse ABD buna niye karşı çıksın ki? Eğer İranlılar Irak’ta yeni bir mezhep savaşının fitilini ateşliyorlarsa, bırakın belalarını bulsunlar/kendileri perişan olsunlar; zira İskitlerden ders almayan onların ta kendisi. Ortadoğu yıllardan beri İskitli [mantalitesindeki] gruplar arasında cereyan eden düşük yoğunluklu çatışmayla içeriden patlıyorsa, bırakın Türkiye, Mısır, İsrail, Suudi Arabistan ve İran zor bir güç dengesine için birbiriyle itişip kakışsın ve ABD yarım adım geride kalsın – nihayetinde temkinlilik, şartlı teslimiyetle (capitulation) aynı şey değildir. Son olarak, bırakın ABD, Asya’da bir deniz gücü ve Avrupa’nın karadaki bir koruyucusu olarak köklerine/özüne dönsün – bu bölgelerde çok daha az İskitli ve daha ziyade sıradan kabadayılar/kötü adamlar var. İskitliler, misyoner milletlerin bir can düşmanıydı, hiçbir sınır tanımayan/riayet etmeyen bir milletti. Tabii ki ABD, [bölgeye] uzanacak/girecek, ama Darius gibi boyunu aşmamalı/altından kalkamayacağı kadar büyük işlere kalkışmamalı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder