15 Mart 2016 Salı

P.BEINART - ABD İLE İSRAİL’İN ÇIKARLARI ORTAK DEĞİL



YÜZLEŞME VAKTİ: ABD İLE İSRAİL’İN ÇIKARLARI ARTIK ORTAK DEĞİL
Peter Beinart (Gazeteci ve New York Şehir Üniversitesi Gazetecilik ve Siyaset Biliminde doçent)
Haaretz, 15.7.2015

Tercüme: Zahide Tuba Kor

Önümüzdeki haftalarda Amerikan Başkanı Obama ile İsrail Başbakanı Netanyahu İran nükleer anlaşmasıyla ilgili binlerce söz söyleyecek. Ama zikretmeyecekleri bir şey var: Amerika ile İsrail’in çıkarları artık farklı.
Obama bunu söylemeyecek; zira aksi bir durum, sağ kanadın Yahudi devletini umursamadığı iddialarını doğrulamış olur. Netanyahu da söylemeyecek, çünkü Amerikalıları, İran’la anlaşmanın sadece İsrail için değil kendileri için de kötü olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Ama bu basit gerçeği idrak etmeden her iki ülkede oynanmakta olan oyunu (drama) anlayamazsınız. 
Amerika’nın hayati çıkarı İran’ın nükleer bir silah elde etmesini önlemek; zira aksi bir durum yeryüzünün en az istikrarlı bölgelerinden birinde nükleer silah yarışını ateşleyebilir. Ortadoğu’da yeni bir savaşı önlemek de Amerika’nın hayati çıkarlarından biri, zira sonuncusu Amerika’ya pahalıya patlamıştı. Bunlar sadece Obama’nın öncelikleri değil, aynı zamanda Mitt Romney’nin de. Bu nükleer anlaşma, kusurlarına rağmen söz konusu çıkarları herhangi bir alternatifine kıyasla daha iyi sağlayacaktır. Tüm dünya güçlerince desteklenen bir anlaşmadan Amerika’nın çekilebileceğini ve ardından da –çoğunun İran’la güçlü iktisadi bağları olduğu bir ortamda- bu güçlerden mevcut küresel yaptırımları sürdürmekle kalmayıp daha da artırmalarını beklemek hayal mahsulü. Mayıs ayında İngiltere’nin Washington büyükelçisi, eğer nükleer müzakereler çökerse “yaptırımların muhtemelen daha da aşınmasına şahit olacaksınız” dedi. Almanya’nın büyükelçisi de “eğer diplomasi başarısız olursa yaptırımlar sisteminin çözüleceği” tahminde bulundu (…)
Ama eğer İran’ın bomba üretmesini barışçıl bir şekilde engellemek Amerika’nın hayati çıkarıysa İran’ı zayıf tutmak hayati bir çıkarı olamaz. İran’ın bazı kirli örgütleri ve rejimleri desteklediği doğru (…) Ama bunların hiçbiri ABD’ye doğrudan bir tehdit değil. Bunların hiçbirinin Amerikan topraklarına bir terör saldırısı düzenleme ihtimali yok. Bunu yapma ihtimali en fazla olanlar el-Kaide ve IŞİD gibi gruplar tarafından örgütlenen veya ilham alan Sünni cihatçılardır. Ki bu gruplara karşı savaş veren de İran.
Bu, Amerika’nın İran’ın Ortadoğu’da tahakküm kurmasını istediği anlamına gelmez. İran ile Sünni (ve Yahudi) düşmanları arasında istikrarlı bir güç dengesi kurmak istiyor. Ama İran’ı ve vekillerini zayıf tutmak için İran’ın bomba üretimine giden yolu barışçıl bir şekilde sınırlandırmasını içeren bir anlaşmayı Amerika’nın baltalaması mantıklı değil.
İsrail’in çıkarları farklı. Evet, Netanyahu İran’la anlaşmanın nükleer silaha giden yolu engellemeyip önünü açacağını söylüyor (…) Netanyahu İsrailli Yahudi siyasetçilerin ekseriyeti gibi İran’ı zayıf tutmanın İsrail’in hayati çıkarı olduğu görüşünde. Onları korkutan şey, nükleer anlaşmanın İran rejimini uluslararası alanda meşrulaştırması ve yaptırımları sonlandırması ki bu da Tahran’a çok fazla para akışını sağlayacak. Netanyahu’nun nükleer anlaşmayı baltalaması halinde, İran’ı bomba üretmekten uzak tutacak makul bir alternatif olamayabilir (…)
İsrailli liderlerin bu şekilde düşünmesi anlaşılabilir. Amerikalıların endişelendiği terörizm, İran’la savaşan el-Kaide ve IŞİD’den gelecek olanlar. İsraillilerin terörizm endişesiyle geceleri yatarken düşündükleri ise İran’ın fonladığı Hamas ve Hizbullah (…) Hamas ve Hizbullah ABD’ye kıyasla İsrail için çok daha büyük bir tehdit.
İsrailli yetkililer bunu açıkça kabul ediyorlar. Geçen yaz Michael Oren “Şiilere nazaran Sünniler daha küçük şeytan” dedi. Yine İsrail eski ordu istihbarat şefi Amos Yadlin mart ayında Wall Street Journal’a verdiği demeçte “Hizbullah ve İran’ın İsrail’e yönelik en büyük tehditler olduğuna hiç şüphe yok. Yine bir düşman olan radikal Sünni İslamcılardan çok daha büyük bir tehdit (…)” Netanyahu’nun [ABD’deki] Cumhuriyetçi müttefikleri dahi bunu söylemeyecektir; çünkü bu Amerikan bakış açısına göre doğru değil (…) Onlar IŞİD’den dem vuruyorlar.
İsrail ile Amerika’nın çıkarlarının farklı olduğu Netanyahu’yu hiç şaşırtmamalı. Nihayetinde Siyonizmin temel prensiplerinden biri şudur: Dış güçlere –[Siyonizme] sempati duyanlar da dâhil-, hiçbir zaman tam anlamıyla güvenilemez. Dolayısıyla Yahudiler, kendi güvenlikleri için bir daha asla kendilerinden başkasına güvenmemeliler. Bu tam da Netanyahu’nun yaptığı. Altı yıldır dünyaya bunun 1938 olduğunu tekrarlayıp duruyor, Barack Obama’nın Neville Chamberlain olduğunu ima ederek. Altı yıldır İsrail’in işi kendi eline alacağı konusunda uyarıyor. Ama hala bunu yapmadı. Ve altı yıl sonra bugün Kongre’ye Obama’nın nükleer anlaşmasını katletmesi için yalvarır hale geldi.

Muhtemelen Netanyahu askeri bir adım atmaya kalkıştı ama Obama onu durdurdu. (…) Amerika’nın artık –İsrail’in değil- kendi çıkarları peşinde koştuğunu görünce şaşırmamış olmalı. Bu, her iyi Siyonistin de bekleyeceği bir şey.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder